ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

25 Mayıs 2007 Cuma

Yokum

Akıyor ayaklarım
Dünya akıyor
Döküldüğüm kap sonsuz
Basacak yer yok
Sokak akıyor
Düş ayrımında
Aşk şaşırmış adresi
Kapım çalıyor.


Evin Okçuoğlu

15 Mayıs 2007 Salı

SAPLA SAMAN

Geçenlerde bir arkadaş sordu “Neden bayrak asmadın bakiym?”
“Düğün değil bayram değil neden asayım” dedi diğeri.
Atatürkçü laik gençlere burs veren bir vakıftan burs alan bazı gençler de, eğer mitinglere gelirlerse ya da mazeret bildirirlerse burslarını alabildiler.
Bu kritik günlerde, bazı tutumlarım demokratik olmasa da olur demeye başlayanlar var.
Ordu gelsin de bütün bu aymazlıklar sona ersin diyenler var. İşte faşizmin kitle tabanı böyle böyle oluşur. Konunun temeline bakmak gerek:
Dinci sermayeye sıcak bakan hükümet, devlet ihalelerini kendi tarafından sermaye gruplarına veriyor. Geçmişten bu güne pastadan büyük pay alan ve uluslar arası sermaye haline gelmiş olan diğer bir sermaye grubu zaten kendi kulvarında gücünü koruyor.
Bir kesim ise geriletiliyor ve çok rahatsız. Krizlerini karşı sermaye grubunun “dinci” oluşuna karşı toplumda bir karşı tutum yaratarak seçimlerde aşmayı tasarlıyorlar. Kapitalizm, küçük esnafı tekelleşme potasında eritirken ses çıkarmayanlar, özelleştirmelerde sendikalar “hayır” derken, Atatürkçü milliyetçi devletçilikleri uykuda ama özelleştirme ihalelerinde ucuza kapatmalar için uyanık mı uyanık olanlar, laikliği “biz de müslümanız ama … “ diye iki yüzlü sürdürüp kadının başındaki örtü ile sınırlı sananlar, meydanları dolduran statükocu-askerci hale getirdikleri kalabalıkları kullanarak baskıcı sistemlerin kitle tabanını oluşturmak niyetindeler. Bunu çok net söylemek gerek.
Yaşadığımız kalabalık toplaşmalar rahatı kaçan bir sermaye kesiminin icazetli gövde gösterisidir. Emekçilerin kavgası hiç değil.
İçten yurtseverlikle oralarda bulunan insanlarımızı tabii ki anlıyorum. Kendi başıma gelen bir örnekten yola çıkayım. Bergama’da siyanürle altın aramaya karşı oldum. Belden yukarısı çıplak eylemci köylülerimize alkış tuttum. Sonra Hablemitoğlu öldürüldü. Altın aramacı iki yabancı devletin çekişmesinde bir taraftan yana olmuştum. Ama içtenlikle ve canı gönüldendi bu. Bazıları ise yabancı vakıflardan meğer fonlar alıp da eylemcilikteymiş. İşte bu nedenle anlıyorum içten arkadaşlarımızı. Ama bilmeleri gerek ki Anti – emperyalistliğin ardına anti kapitalistliği eklemedikçe sonuçsuz kalır. Bizler de kendimizin sandığımız nefretlerimizi birbirimize savurur dururuz. Çünkü sermayenin kitleyi yönlendirme oyunları böyledir. Nefreti kendi üzerinden uzaklaştıracak bir şey mutlaka bulunur. O nedenle zaman zaman farklı etnik köklere kin ve düşmanlığı körüklüyorlar. Zaman zaman da dinciliğe karşı refleksleri yükseltiyorlar.
Onlar ne tepki biçmek istiyorlarsa o etkiyi verecek olayları da tırmandırmasını bilirler. Avrupa fonlarıyla yapılan Atatürkçülük yüzeyde kalır. Günümüzde sendikalar da Avrupa fonları alıyor, partiler de. Emekten yana olup da kendi gücünden başkasına bel bağlamayanlar ise her dönemde ezilip yok edildi, ediliyor. Sistem, insanları etkisizleştirmek için ya satın alıyor, ya yıpratıyor, ya da eğer çok önemli konumdaysalar yok ediyor.
Her şeye karşın güzel bir geleceği hak ediyoruz. Dünyanın gerçek üreticisi olan emekçilerin partili savaşımının başarısına olan inancımızı koruyoruz. Bugün için savrulmuş olmak yarın için umutsuz olmamızı gerektirmez. İnsanoğlu tüm dünyada benzer sancıları yaşıyor. Ve bu sancıdan doğacak olan emekten yana; daha da genişletilmiş olarak insandan, doğadan yana, sevgiden yana olan yepyeni bir hayattır.