ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

29 Şubat 2008 Cuma

İlköğretim sınıfları için Piyes

MUSTİ SAHNEDE
Piyes
Evin Okçuoğlu

Sahne 1
Yatak odası pencere yanı... Dışarıyı seyreden bir çocuk... giyimiyle boğazı sarılı haliyle hasta olduğu belli
Musti:
Ufff...canım sıkılıyor. Ablam hâlâ gelmedi. Bu gün Cuma diye tören vardır.
Anne içeriden seslenir:
Anne:
Ne dedin yavrum?
Musti:
Hiç anne, ablam dedim, hâlâ gelmedi de.
Kapı zili duyulur. Musti ıhlamur içmekte...
Musti:
Abla, hoş geldin. Benim ödevlerimi de aldın mı arkadaşımdan. Öğretmen pazartesi kontrol eder, yapmazsam olmaz.
Abla: Abla koca sırt çantasını yere bırakıp odasına doğru giderken
Aldım.
Abla biraz keyifsiz görünmektedir. Bir not kağıdı verir Musti'ye
Musti:
Neyin var abla, alay ettiler diye yine kavga mı ettiniz okulda? Ne olmuş yani biz bu şehre yeni geldik ve Türkçe’miz düzgün değil, ne yapalım. Alay etmeleri gerekmez ki. Bazı sözcükleri bulmakta zorlanıyoruz. Aklımıza hemen Almanca’sı geliyor.
Abla:
Boş ver konuşmaya değmez.
Musti:
Sınıfta sadece yanımda oturan Deniz’le iyi arkadaş olabildim. Diğerleri hep uzak duruyor. Aslında merak ediyorlar beni, biliyorum. Ama bir türlü yaklaşamıyorlar.
* * *
Sahne 2
Deniz annesiyle konuşuyor evde. Yeni öğrenciden söz ediyorlar.
Deniz:
Anne bizim sınıfa yeni gelen Almancı çocuk var ya...Adı Mustafa... Musti diyorlarmış ona. Benim yanımda oturuyor sınıfta. Bana geçen gün dedi ki ‘Deniz sen iyi arkadaş, ben çok zor Türkçe konuşabilir. Ama sen beni anladın.’ Dinlemek ve anlamaya çalışmak istemiyor diğer çocuklar. O da çok sessiz.
Deniz'in Annesi:
Kızım, konuşmazsanız nasıl öğrenecek Türkçe’yi? Sen arkadaşlarına söyle, böyle davranmasınlar.
Deniz:
Bu gün okula da gelmedi. Hastaymış. Ablası benden ödevleri aldı. O bizden üç sınıf büyük.
* * *
Sahne 3
Musti, ablasının yanına gider okuldan haberler almak ister.
Ablası:
Bu gün okula konuk bir öğrenci geldi. Avustralya’dan öğrenci değişimi ile gelmiş. Bizim derslere katılıyor.
Musti:
Aa ne hoş... adı ne, kız mı erkek mi?
Ablası:
Erkek, adı Cameron. Herkes onunla konuşmak için etrafına toplandı. Bir yandan İngilizce konuşmaya çalışıyorlar, bir yandan da ona, Türkçe kelimeler öğretiyorlardı.
Musti:
Peki senin neden keyfin yok abla?
Ablası:
Hiiç!
Musti:
Yoksa Cameron ile mi ilgili?
Ablası:
Biz Almanya’dan gelen Türk değil de Alman olsaydık, diyorum.
Musti:
Anladım. Sen bize karşı anlayışsız davranıldığından üzülmüşsün.
Ablası:
Hayır. Aslında bu gün anlayışsız da değil, ayrımcı davranıldığını düşündüm.
Musti:
Haklısın. Cameron’a ilgili, bize ise soğuk davranıyorlar. Oysa o da Türkçe konuşamıyor biz de az biliyoruz.
Ablası:
Bu bizim suçumuz değil ki.
Musti:
Neyse abla, boş ver. Belki bizi bir gün anlarlar.
****
Sahne 4
Okul... Musti'nin sınıfı. 7-8 öğrenci ve sıralar vardır.
Deniz:
Sen hastayken bir sınıf günü yapılacağını söyledi öğretmen. Belki sana da bir görev verir.
Musti:
Ben ne yapabilirim ki! İsterdim tabii.
Öğretmen içeri girer. Öğrenciler ayağa kalkar.
Öğretmen
Oturun çocuklar. Sınıf günümüz için görevleri bölüşelim.
Rol yeteneği olan beş öğrenci bir piyes hazırlasın.
Beş öğrenci parmak kaldırır. Öğretmen onaylar. Güzel şiir okuyan Deniz de bir şiirle katılıyordu değil mi?
Deniz:
Evet öğretmenim.
Öğretmen (Mustiye dönerek sorar):
Sen de Almanca bir şarkıyla katılmak ister misin Mustafa?
Musti:
Olur tabii. Sevinirim öğretmenim.
* * *
Sahne 5
Mustilerin ev. Musti annesiyle konuşmaktadır. Çok sevinçli ve hızlı hızlı anlatır.
Musti:.
Sınıf günü olacak anne, ben de şarkı söyleyeceğim. Deniz de şiir okuyor. Almanca bir şarkı söylersin dedi öğretmen.
Annesi:
Çok sevindim Musticiğim.
Ihlamuru bardağa dökerken Hadi, oğlum, iç bak, sıcak sıcak. Sesine iyi gelir
Musti’nin sınıfta arkadaşlarıyla ilişkisinde bu sınıf günü bir dönüm noktası olur. Deniz ile birlikte sınıf günü için sürpriz hazırlamaya karar verirler. Öğretmenden izin aldılar. Birlikte ders bitimlerinde çalışırlar. Bu sürpriz program bütün sınıfın merak konusudur.
Sahne... Sınıf günüdür.
Deniz:
YAZMAK İSTERDİM
Kavgayı yaprakların üzerine yazmak isterdim
Sonbahar gelsin yapraklar dökülsün diye.
Nefreti bulutların üzerine yazmak isterdim
Yağmur yağsın bulutlar dağılsın diye.
Öfkeyi karların üzerine yazmak isterdim
Güneş açsın karlar erisin diye.
Ve sevgiyi tüm yeni doğmuş bebeklerin yüreklerine yazmak isterdim
Onlarla büyüsün dünyayı sarsın diye.
Koro:
Okul şarkıları söylerler.
Musti:
Almanca şarkısını söyler.
ALKIŞLAR
Musti mikrofonu bırakmaz

Musti
Şimdi size bir sürprizimiz var.
Deniz de sahneye gelir. İzleyen öğrencilerde kıpırtılar olur. Heyecanla beklemektedirler.
Deniz folklor giysileri giymiştir. Musti de hemen kızılderili tüyleri olan bir şapka giyiverir. Karşılıklı geçerler. Hiç söz söylemeden, hareketler yapmaya başlarlar. Önce çekingen dururlar. Sonra selamlaşırlar ve acıktıklarını anlatmaya çalışırlar. Hareketleri birlikte gidip balık tutup yemek yeme şeklinde sürer. Karınları doyunca da oturup bir yerde uyur gibi yaparlar. Gösterileri beş dakika sürer.
Gösteri sonunda öğretmenleri sahneye gelir. Alkışlar durmaz.. Öğretmen kapanış konuşmasını şöyle bitirir
:
Öğretmen
Hepinize katkılarınız için teşekkür ediyorum. Son gösteri pantomimde, nasıl da farklı insanlar, sessizlikte bile iyi dostluklar kurdular değil mi? Konuşma dilimizin farklı olması, hiç olmaması bizi kaynaştırmaya engel değil.
Sahne kapanır.

21 Şubat 2008 Perşembe

Keman Ağladı

Fazıl Say’ın dünya prömiyerinde
Haremde vurmalı yaylı çığlığıyla Katibim motifli 1001 Gecesi
Patricia gelincik ağlaması
Neyce konuşan keman
Kuş cıvıltısı
Aşkın yakarışı

piyanonun kemanlaştığı, kemanın neyleştiği gecede Summertime da Fazıl'ın aleme hediyesi...
İsviçre'den Canlı Yayın 20 Şubat 2008 Haber Türk'e teşekkürlerle.

20 Şubat 2008 Çarşamba

Şehir Kokusu

çorba ısıtır analar bir ucunda kentin çamaşır asarlar
okul dönüşü servisidir tüm tıkalı kılcalların suçlusu
kentin damarı sokak karartır yüzünü bir yanında
çekilen bıçaklar konuşturur namusu
kiralık bedenler küfürleşir üvey ellerde
memelerinde süt kokusu buram buramdır hiç tanınmadık yanında şehrin
çarpıntısı tutar uçurum ilişkilerin yan yana yabancılığından
elektriksel uğultusunda çöker geceler dumanlı yokuşlarına varoşun
nerede biterse kent orada bir başka doğar gün.

Evin Okçuoğlu

17 Şubat 2008 Pazar

evin okçuoğlu

Quote
Kaplumbağa
Yaşanan günlerle ilgili sohbet ediyorlardı. Adam kaplumbağalardan söz etmeye başladı. Kadın konuyla ne alakası var dedi. Adam bir yol düşün dedi, kaplumbağa yola koyulmuş ilerliyor. Birden bir el uzanıyor tepesinden. Tutup ters çeviriyor kaplumbağayı. Kaplumbağa debelenmeye başlıyor. Kendi başına düz dönmesi olanaksız bir hayvan. Umarsızca onu ters çeviren elin tekrar üzerine uzanmasını dileyecektir. Felaketini yaratan elin kurtarıcı olmasını umacaktır.
Kadın düşündü bir süre.
İyi ki insanız dedi.