ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

8 Eylül 2015 Salı

ZAFER KUTLU YAZISI 2009

Sevgili arkadaşlar uzun bir süredir yazamıyorum.
Bölgemizdeki gelişmeleri dikkatle gözlemlediğimizde her geçen gün hızlanan bir sürecin yarattığı moment ile bölgesel bir çatışmanın içerisine doğru savrulmasını izlemekteyiz.
Irak ve Afganistan’da tam bir fiyasko ile sonuçlanan emperyalist güçlerin işgal politikaları bir yandan daha büyük başarısızlıklar ile sonuçlanırken aynı zamanda bölgedeki çıkarları ve projelerinden vazgeçmek gibi bir lüksü içerisinde barındıramaz hale geldiği için çaresizlik içerisinde köşeye sıkışmışlıkla dışarıdan doğru Türkiye’ye ciddi bir basınç oluşturmaktadır. Aynı sürecin devamcısı olarak içeride sorunların çözümsüzlüğünü kendi politikalarını malzeme olarak kullanan tekelci burjuvazinin siyasi iktidarı da ciddi bir sıkışmışlık içerisinde çıkış yolları aramaktadır. 30 yıldan bu yana devam ede gelen 50 000’i aşkın insanın canına ve yüz milyarlarca dolar maddi kayba yol açan savaşın taraflarından birisi değilmiş gibi bir yandan barış çığlıkları atarak ama öte yandan da dağdaki operasyonlarının şiddetini artırarak Kürt sorununa çözüm üreteceğine ilişkin nutuklar atanlar doğrudan doğruya sorunun çözümsüzlüğünden beslenen politikalara yatırım yapanların elini güçlendirmekte birbirleri ile yarışanlar konumuna gelmişlerdir. Bir taş ile birçok kuşu vurmayı hesap eden emperyalistler bir yandan bop projelerinin aksamadan yürütülmesini sağlamakta ve aynı zamanda barış çığlıkları atarak Kürt halkı ile Türk halkını milliyetçilik temelinde birbirinin boğazına sarılacak hale getirecek olan ve sivil yığınların da savaşa dahil olacakları milliyetçilik rüzgarını estirmeye devam etmekteler. Bu rüzgarın başlangıçta her iki tarafta da özellikle Kürt halkı içerisinde de özgürlük rüzgarı gibi algılanırken birdenbire sonuçsuz ve sadece emperyalizmin bölgedeki çıkarlarına hizmet edecek bir yönde esmeye başlaması halinde ülkemizdeki milyonlarca Kürt ve Türk emekçisi karşı karşıya gelerek kanlı bir boğuşmaya doğru sürüklenmesi işten bile değildir. Bunun ince hesaplarının çok önceden beri yapıldığını defalarca vurguladığımızı bu satırları okuyan herkes hatırlayacaktır. Milliyetçilik rüzgarının estirilmesiyle ortaya çıkan fırtına bölgesel bir güç haline gelmiş olan Türkiye’nin yeni roller üstlenmesi için de uygun iklimi sağlayacağını hisseden holdingci iktidar aynı zamanda bölgesel bir emperyalist devlet olmak ve bölge halklarının yaşadıkları yıkımlardan devşirilecek olan kaymaklı rantların öncelikli pay sahibi olmanın düşlerini kurmakta ve çekinmeden hem Türk halkını ve hem de bölge ülkelerinin halklarını felakete sürükleyebilecek maceraların taşlarını döşemeye çalışmaktadırlar. Emperyalizmin bölge politikalarındaki eş başkanlık misyonunu göğsünü kabartarak üstlenen siyasi iktidarın başı aynı zamanda bir yandan tekellere yaranmaya çalışırken bir yandan da kirli işlerini gördüren tekellerin kendinden ne zaman vazgeçeceklerinin muhasebesini yapmakla meşguldür.
Süreç ciddi basınçla karşı karşıyadır ve de tıkanıklığın burjuvazinin zorlayıcı müdahalesi ile aşılmasına çalışılmaktadır. Bu durum açıkça ortadadır. Dışişleri bakanının bölgedeki ülkelerin ilişkilerini düzenleyiciliğe soyunmuş olması. Ermenistan konusunun Kürt meselesi ile aynı günlere denk getirilerek gündeme alınması, Afganistan’da sıkışan işgalci güçlerin yardım bekleyen çığlıkları, Irak’ta bir iç savaşın eşiğine gelinmiş olması, ülkemizde ve bölgedeki halkların kendi topraklarında iktidarı elinde tutan işbirlikçi hükümetlerden giderek umudunu daha fazla yitirmiş olmaları, başlanmış olan işgal projelerinin bir türlü istenilen boyutta sonuçlanmaması, bölgedeki çıkarları itibariyle emperyalistlerin çok daha azgınca istekler ile halkları köşeye sıkıştırmaya çalışmaları, çatışmacı politikalarını gizlemek amacıyla barış çağrıları yaparken bir yandan da yeni çatışma cepheleri açmak üzere operasyonlara aralıksız devam etmeleri, bu arada bölgesel olarak ulus devletleri ortadan kaldırmak maksadıyla milliyetçiliğ i körüklerken aynı zamanda milliyetçi hareketleri kendi kontrolüne almakta da sıkıntılar ile karşılaşmaları aslında gerek bölgesel olarak gerekse küresel çapta emperyalizmin ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğunun açık göstergeleridir. Bu durumda ortaya çıkabilecek herhangi bir aksaklığın kendisine maliyeti çok büyük olacaktır.
Emperyalistler bunun farkındadırlar. Bunun telaş ve kaygısını açıkça göstermektedirler. Özellikle ülkemiz bu anlamda özel bir öneme sahiptir. Bu güne değin birçok politikasını ülkemizde aksaksız yürürlüğe koyabilen emperyalistler aynı rahatlıkta yol almayan bop projesinde Kürtlere biçtikleri rolün akıbetinden emin olamamaktadırlar.
Bu ciddi bir sorundur. Irak’ın kuzeyinde bu sorunu işbirlikçi derebeyi Barzani marifetiyle emekçi Kürt halkı üzerinde baskı ve zulüm uygulayan Barzani marifetiyle geçici olarak kendi lehine düzenleyen emperyalistler aynı çözümü ülkemiz topraklarında yaşayan Kürt halkı üzerinde rahatça uygulayamamaktadırlar. Burada Kürt halkının temelde Türkiye’nin kuruluşunda emperyalizme karşı verilen anti sömürgecilik mücadelesinin başarılmasında Türk halkı ile birlikte mücadelenin içerisinde yer almış olması önemli bir etkendir. Ayrıca Kürt ve Türk halkının işçi sınıfı ve tüm emekçileri Türk ve Kürt burjuvazisi ve ağaları tarafından etnik ayrım gözetilmeksizin sömürülmüşlerdir. Emekçi yığınlar bunun farkındadır. Bu sebeple etnik ayrımcılık hamleleri istenilen sonucu yaratmadığı için emperyalistler ciddi rahatsızlık duymaktadırlar. Bu sebeple son çare olan kozlarını da uygulamaya koyarak düne kadar ve bugün halen daha savaş devam ederken "Kürt açılımı" adı altında hamleler yapmak zorunda hissediyorlar kendilerini. İşte tam da burası basıncın dayanılmaz olarak zorladığı yerdir. Sebep açıktır. PKK nın tasfiyesi sorun olmaktadır. Milliyetçiliğin körüklenmesinde ciddi olarak iç politikada malzeme olarak kullanılan dağdaki PKK güçlerinin bugün varlığı önemli sorunlara sebep olmaktadır. Barzani denetimli militarist güç olarak emperyalistlerin planları gereği iktidara oturtuldu.
Türkiye topraklarında ortaya çıkacak yeni bir oluşum söz konusu olduğunda kimin insiyatifinde olacağı belli olmayan bir gücün askersel varlığı hem emperyalistler açısından ve hem de bölgesel çıkar hesapları yapan bir Türkiye burjuvazisi tarafından tehdit olarak algılanmaktadır. Bu sebeple PKK nın tasfiyesi önemli ve öncelikli görünmektedir.
Kendi halkının var olma mücadelesinin bayraktarlığını yapmış olan PKK nın politik yollardan tasfiyesi mümkün görünmemektedir. Varlığı ise öncelikle Kürt halkı üzerinden bölgesel hesap yapanları ciddi olarak rahatsız etmektedir.
Bu durumda PKK nın eli giderek güçlenmektedir ve Kürt halkı üzerindeki etkisi giderek daha da artmaktadır. Bölgesel emperyal planların beklemeye tahammülü kalmamıştır. İşte bir sıkışma noktası daha ortaya çıkmaktadır.
Bu durumun doğru tanımlanması ile Kürt halkının emperyalizme karşı duruşu belirginleşecektir. Bu arada Kürt burjuvazisinin önünü açmak için politik arenada oynayanların ihaneti Kürt ve Türk halklarının çıkarlarının ortaklaşmasının önünü daha da açacaktır. PKK da bu durumda kendi durumunu buna göre belirlemek durumunda kalacaktır ya da yalnızlaşıp yok olmaya doğru gidecek olan marjinalleşme yoluna sapacaktır.
Onurlu ve halkların yararına olan bir barışın yolu emperyalist politikalara ve onların yerli işbirlikçileri ile kol kola yürüyenlere karşı duruşun belirginleşmesi ile gelecektir. Yaşamın her alanındaki gibi burada da ayrışma kurtuluşun önündeki engelleri kırıp parçalayacaktır.Türk ve Kürt halklarının kurtuluşu işte buradadır.
Emperyalizmin inine tıkılmasına giden yol buradan geçecektir.
Hepinize sevgiler
08-09-2009
Zafer Kutlu