ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

7 Mayıs 2010 Cuma

KANADINDA İSYAN RÜZGARI











Sevgili,
Tecrit falan dinlemiyor, yüreğimin odacıklarından kanadında isyan rüzgârı ile yükseliyor aşkım. Sana haber vereyim dedim sevgili: Hani güler yüzlü bir kızımız vardı, hani tecritten hastaneye giden… Yitirdik onu sevgili. Bir gülüş daha ekildi toprağa. İsyanın biriktirdiği güçle, bembeyaz bir gülücükten oluşmuş kanadı çırptıran o güçle yükseldi.
Biliyor musun sevgili, kimileri soruyor suçu neydi diye… Başkaldırmaksa ölecek kadar başkaldırmıştı işte. Suçu buydu, suçsa eğer. Öyle çok alındı ki ellerimizden haklar, onur, insanlık ve tüm değerler, bu yoz bir sistem sevgili, öyle ki, ona baş kaldırmamak suçtur özüne bakarsak.
Şimdi bir baba Armutlu’da ellerini uzatmış dostların ellerine. Elleri serttir. Ama yüreğin yangınından ellerine kadar ulaşır sıcağı, o yüzden sıcaktır eli babasının. Yurdun her yerinden ellerimiz uzanmak ister o ele. Ana yüreğine baba şefkatine ve diğer tecrit odalarından yürek odalarımıza kurulur köprüler; ellerimizin sıcağından, yüreğimizin isyanlı yangınından olan köprüler…
Bu ilk mektubumda acı haber veriyorum. Ama bu toprakların kızları oğulları var sevgili. Zaman zaman isyan başkaldırıları ile toprağa düşüyorlar, ama geleceğimizin güzel günlerimizin, göremesek de o günleri yine de gelecek olan o insana yakışan günlerin her anını hazırlamada biriken güce katılıyorlar. O güç, haramilerin saltanatına son diyor, yoksul sofralardan çalınan onuru, aşkı, her şeyi geri biriktiriyor.
Onlar ise tir tir titreyerek korkuyor sevgili. Güler direncinden, gülüşlerimizden, sevinçlerimizden aşkımızdan korkuyor. Biz ise birikiyoruz bir çağlayan direncinde, bir gülüşün beyaz kanadında, ağıtların yakıldığı son cemde birikiyor öfkemiz. Birikiyor en güzel gün için olan sevgimiz.
Sana buradan bilincimde açtırdığım sevgi çiçeğimi yolluyorum.
“UNUTMAYACAĞIZ”
Evin Okçuoğlu

1 Mayıs 2010 Cumartesi

DEĞİŞİM DÖNÜŞÜM ve hatta BAŞKALAŞIM








“When people run in circles its a very very
Mad world –İnsanlar halka olmuş koşarken, bu çok çılgın bir dünya”


Bu şarkı sözü hiçbir yere gitmeyen anlamsızlık içinde devinen insanları nasıl da güzel anlatıyor.
Ama yaşadığımız çağ değişim çağı; ayak uyduramayan yandı. Değişime uymayanlar halaydan horondan atılır kalır gibi bir kenara itilir de çağdışı çağdışı ağlar köşesinde, kimse dönüp bakmaz yüzüne.

Dünya egemenlerinin medyadan sildiği, yok saydığı kişiler ne basit kalır garipsenirler. Örneğin, işinden atılmış, ücretini alamamışlar topluluğu bu değişimin karşısında eski bir film gibi soluktur. Eskiye ağıt yakılır ancak. Eskinin inkarı törenidir ağıtlar aslında. Her şeyi boş bir çuval halinde yere yığılana kadar boşaltırlar. Bütün ÖZler boşaltılır. Ama görüntüler yerindedir.

İşçiyseniz kaç aydır da ödenmemişse ücretiniz, gidecek hak arama yerleri yeni dekorlar konuncaya dek kaldırılmışsa, kalmışsınızdır fabrika parmaklıklarının arasında bir başınıza… üretim çarkının gönüllü mahkûmlarısınızdır. Yok yok üzülmeyin asla bu durum size hissettirilmeyecektir. Bayram var seyran var, koşun sizi satanlarla birlikte davul zurnayla oynamaya… Sizinle alay ediliyor palyaçosunuz artık; katilinizle kol kola, sizi satanla ense tokatsınız.

Değişimin demir ağlarındasınız… Değişimde artık bütün mekanlar ya ortadan kalkmış ya da başkalaşmıştır. Hak arama yerleri de silinir gider. ILO, sendika, çalışma bakanlıkları ve mahkeme duruşma… Hepsi ya eski moda ya mutasyonda…
Eski mekanlar, dağ taş, üretim araçları tek tek satılıyormuş. Olsun canım, değişim için her şey feda!!! Bakın ne güzel dönüyoruz dönüyoruz döndükçe çıkıyor aklımız başımızdan ama biz halen kendimizdeyiz sanıyoruz.

Öyle bir dönüşme ki bu kendimizden çıkıp BAŞKALAŞANA kadar sürecek. Bambaşka biri olacağız dönüştürücülerin elinde. Öyle ki, kendini aslan sanan fareler artık masal değil. Masal yazmak için de gerçeğin ta kendisini yazmak yetiyor bu devirde. Tüm köhnelikler parıldayan saray gibidir artık. Dönüşeceğiz diye koşup duran çılgın bir dünyada, varsayımları gerçek gibi görmeye başlatılmışızdır. Kendini patron sanan işçi canhıraş toplam kalite çemberinde kendisi ile rekabet edercesine çalışmaktadır. Hak hukuk için zaman yoktur; düşünmek ise sadece iş içindir. Kendi için bir şey düşündürülecekse onu da düşündürücüler düşündürür. Ne de olsa,
İMAJ –YAPICILAR, TANSİYON ARTTIRICILAR, GAZ ALICILAR vardır ülkelerde.

Toplumsal değişim dönüşüm ve hatta başkalaşım sürecinde oyuncak olduğumuzu göremeyelim diye yaftalar hazırdır. Çağdışı, ırkçı, şoven ve hatta gerici bile olursunuz eğer değişimi sorgulamak geçerse içinizden. Katilinizle el ele bayramlara gidersiniz. Başkalaştıkça katilinizi sever sayarsınız. Barış içinde bir arada yaşama tezini günde beş vakit terennüm ederek, özgürlük ve demokrasi diyerek kemiğinden sıyırırlar etinizi. Ruhunuz duymaz. Yanılsama içindesiniz. Bir gün deneyin bakın işçi kardeş, emekçi yoksul aç kardeş, memur işsiz veya emekli kardeş deneyin bir gün kendinizi çimdiklemeyi, hiçbir şey hissetmezsiniz. Başkalaştınız artık siz. Yemekteyiz izleyip doyun. Evlendirme programları ile aile kurun. Mayıslarda gaz almalık sürüler halinde gidin meydanlara düşmana sizi satanlarla kol kola salın gazınızı. Bambaşkasınız artık. Başkalaşım dedikleri bu işte, mutasyon yani… Garip bir yaratığa çevrilmiş ve dünyayı sarmış GDOlu mısır tohumları gibi hormonla kimliği şişirilmiş bir DÖNÜŞÜK oldunuz.

Başkalaşım devrinde aslında her şey aynıdır. Bakış açıları iğdiş edildiğinden değişiklik var sanırsınız. Yoksa sömürü aynı sömürü, açlık sefalet aynı, onuru kıran sadaka atmalar aynı. Ama siz ona FON diyorsunuz, fonlardan yararlanıyorsunuzdur artık. Adı fondur, sadaka değil, sus payı hiç değil… Yaranma dönemlerindesinizdir sadaka dağıtıcınıza. Yaranmak adına başkalaşmaya hız verirsiniz. İşte size çılgın bir dünya…

Nazım kabahatin çoğu sende canım kardeşim dedi.

Kendini bu rüyaya bırakan, sattıran kendi olmaktan çıkarıp başkalaştıran SİZSİNİZ.

Ve şimdilerde moda olan ÖTEKİne GÖKKUŞAĞI RENLERİNE ÇOĞULLUĞA BİN ÇİÇEK AÇSINLARA kanmadasınız.

Oysa BAMBAŞBAKAN komutasında başkalaşık tek tip insan süreci ilerlemekte gittikçe…

Yok yok artık başkalaştık hepimiz!! O yeni OLANA insan da denmez. Bilişim yönetişim gibi süslü sözler devrinde EMİR KOMUTA ZİNCİRİNDE ‘DÜŞÜNEN’ ROBOTLAR devridir olacak olan BAŞKALAŞIM bittiğinde…