ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

24 Ekim 2008 Cuma

Ortadoğu ve Sıkışma

Ortadoğu ve Sıkışma

Öncelikle, T.C. Devleti çözülüp, yerine yeni ama aynı karakterde yani uydu emperyalist karakterli tekelci kapitalist bir devlet ve mümkünse ılımlı bir İslam devleti(onun da özü eyaletlere dayalı bir yeni tip Osmanlı düzeni) kurmak için çabalanıyor.
Yukardan aşağıya yani YDD’nin önceden tesbit edilmiş kağıt üzerindeki dengeleri, bu bölgede oturtma çabalarını hızla yayılan krizden önce tamamlamak çabası bütünün bir parçası idi.
Bunun diğer parçalarından ve üst parçalarından biri de, BOP temelinde bölgeyi yeniden dizayn etme çabası idi. Bunda baş aktör ve egemen olan İsrail idi. Hatta ABD’nin bu yöndeki politikalarını bile manipule eden yine bu aktördür diyebiliriz. Ve hâlâ öyle. Bu parça da Kürt sorunu üzerinden ama Ortadoğu’daki diğer parçalarıyla birlikte hayata geçirilmek üzere işliyordu.
Fakat tüm parçalardaki projenin ilerleme takvimi uzayınca bir sıkışıklık meydana geldi ve kriz de dayandı. Daha Irak halledilemeden, İran ele alındı ama o da başarılamadı. Irak bölgesindeki Kürt devleti sorunu da halledilemedi. Türkiye coğrafyasındaki de öyle ve ayrıca Türkiye’de, bu projenin istenilen biçimde yürümesi için gereken dinamikler tam olarak oluşturulamadı ve bozulmak istenenler de tam olarak bozulamadı.
Dolayısıyla bu sıkışıklığı aşmak için her parçada aynı anda hızlandırma çabaları başladı.
Hızla ilerleyen krize rağmen bu projede ısrarlı oldukları görülüyor.
İşte şimdi, bu sıkışıklığı aşmak ve takvime yetişmek için; bir taraftan Ergenekon operasyonuna hem davayı sürdürüp bitirmek üzere, hem de korkuyu canlı tutarak, kafaları da daha çok karıştırmak üzere, yani hiçbir devlet kurumunun meşruiyeti temelinde ciddiyet bırakmamak üzere hız verilirken; diğer taraftan PKK ya yönelik şiddetin, bir çözüm olmadığını göstermek üzere artırılmasına ve çözümün siyasi ve masada gerçekleşebileceği temelinde propagandaların yükseltilmesine de hız verildi.
Diğer bir çaba da Kürt halkı ile Öcalan arasındaki bağı (hâlâ halk önderi olarak kabul ediliyor) ortadan kaldırmaktı. Ve hem İmralı tarafında, hem de PKK üzerinde bu çaba devam ettirildi, ettiriliyor. Çünkü halk Türkiye’den kopmak istemiyor. Demokratik bir çözüm istiyor. Oysa çizilen proje ayrı devlet ve tepeden, Kürt ve Türk egemenlerinin birlikte ve ABD ile İsrail’in yönlendirmesi ve hakimiyetinde kurulması yönünde. Öyleyse bunun için PKK üzerinden Kürt halkını terörize etmek, kontrollü bir milliyetçiliği yükseltmek gerekiyordu ve bu da sanırım başlatıldı.
İşte tüm bu projeleri zahmetsizce ya da fazla sorun çıkmadan hayata geçirmek için bu doğrultuda tüm düzenekleri harekete geçirmeye başladılar.
Güneydoğuda egemen sınıfların ya da onlara yakın olan siyasi partilerin hepsi bu devlet olayı için çalışmakta, buna rağmen ezici çoğunluk ayrı devlete değil demokratik çözüme daha yatkın davranmaktadır.
Evet, kısaca ulus devlet yani T.C. çözülecek. Bu çözülmede gedik Kürt devleti ile açılacak ve zincirleme olarak devam ettirilecek. Bu yönde kurulmak istenen uzlaşmanın(konsensüs) önünde Ergenekon artık bir engel durumuna geldi. Ayrıca bu uzlaşma Erdoğansız gerçekleştirilmek isteniyor.
İşte bu yöndeki sıkışıklığı giderirken ortaya çıkacak sancıyı egemen güçlerin kurmaya ve oturtmaya çalıştığı uzlaşmayla bertaraf etmek için halkı uzak tutmaya, olanları ve olacakları saklama anlamında, çalışmaktadırlar.
Güneydoğuda olanlar kuzey Irak Kürt devletinin ve devamında Türkiye coğrafyasındaki Kürt devletinin bütün taraflarca kabul edilebilir bir noktaya oturtulması için bu yöndeki operasyona ve uzlaşmanın pekiştirilmesine PKK üzerine gidilmesi noktasından hız verilmesidir.

Barzani Kürt aşiret reislerinin önemlilerinden biri. Uzun zamandır ABD ve İsrail tarafından ensesi kalınlaştırılırken askeri eğitim anlamında da yardım ediliyor. Kendisi zaten bir Yahudi kökenli Kürt olması sebebiyle İsrail’le ilişkileri de ona göre sürüyor. Dolayısıyla, İsrail’in güdümünde ve tüm parçalarda bütünsel bir Kürt devletinin tepeden kurulması çalışmalarında baş aktör. Ve tabii bu çabalara destek diğer Kürt egemenlerinden de geliyor. Ama diğer parçalarda da Öcalan’ın etkisi kırılabilmiş değil. Yani gene iş uzlaşmaya dayanıyor. Öcalan’la yakında masaya oturmak için önce İmralı’da sonra da bir af sonucu dışarıda çalışmalar sürebilir. Bunun için de AKP yerel yönetim bazında acele ediyor.
Bu konuda sancının uzlaşma ile çözülmesi mümkün olmazsa Türkiye’yi Ortadoğu’da bir savaşın içine sokabilirler ve sonuçta yani bu savaşın koşullarında da parçalanma gerçekleşebilir.
Ama Kürt ve Türk halkı arasında milliyetçi duyguların yükseltilmesine dayalı bir çatışma yerine kardeşlik teması geliştirilirse bu tersine dönebilir. O da şudur, aşağıdan yukarıya demokratik bir çözüm için halkın katıldığı Kürt egemenlerinin insiyatifini elinden alan bir hareket gelişebilir. Bunun için de özellikle Diyarbakır belediyesini AKP ele geçirmek istiyor.
İşte taşlama bunun için yapılıyor.
Feodal beyler ile Barzaniler ve burjuvazi şimdi bütün olarak hareket ediyor. Egemenleri bunlar teşkil ediyor. Yukardan devlet kurulduktan sonra da bu yönde yani kendi aralarında çatışma devam edebilir. Şimdi asıl olan bu tepeden kurulmaya çalışılan devlet için halkın da katılımını sağlamak istiyorlar. Öcalan da bunun için gerekiyor, ya da bitiriliyor. Galiba bitirilmeye çalışılıyor. Veysi Sarısözen bu konuya çok şiddetle karşı çıkıyor ve sonucu ağırdır diyor.
Tasfiye edilmek istenen tasfiye edilmiş Öcalan’ın halk üzerindeki önder olma etkisidir. Ve bununla birlikte PKK’nın legal konumda etkili bir hareket olmaktan çıkarıp egemenlerin siyasi temsilcilerinin önünü açmaktır. Ondan sonra çıkacak af ile güçsüz bir Öcalan ve Kürt halk hareketi ile masaya oturulsa bile hakimiyet egemen sınıfların başat olarak da Barzani’nin eline geçmiş olacak. O da İsrail’in ve ABD’nin baş aktörü olarak tüm parçalardaki Yahudi Kürt devletinin toparlanması için çalışmaya devam edecek. PKK da hâlâ bir terör örgütü olarak bırakılacak ve manipulasyon imkanı Barzani’de olacak. İstenildiği zaman Türk burjuvazisi bölgedeki emperyalist konuşlanmaya göre çıkarlarını devreye sokacak.
Yani Kürt sorunu daha bir sınıfsal karakter alarak devam edecek. Dolayısıyla eskisinden çok daha ağır koşullar Kürt halkı üzerinde kendisini gösterecek.
Sokak çatışmaları, kontrollü bir milliyetçiliği körüklemek içindir. Öcalan’a İmralı’da yapılanlar da bir nabız yoklamasıdır ve kontrollü milliyetçiliği yükseltebilmenin koşullarını tesbit etmek içindir.
Bu süreç daha devam edeceğe benziyor.
Öcalan tarafı ayrı devletten söz etmiyor. Demokratik çözüm diyor. Hatta Türk hükümeti DTP ile görüşsün, benimle görüşsün diyor. Bu çözüm Kürt halkı için gerekli olan çözüm diyor ve halkın büyük çoğunluğu bu kopuşu istemiyor. O nedenle de bir milliyetçilik gerekiyor.
Asıl soru; bizler, aklı başında olan sosyalistler, ulusların kaderlerini tayin hakkına saygılı olanlar öncelikle ideolojik ve teorik düzeyde nasıl bir tutum izlemeliyiz sorusudur. Sonra, politik bir örgüt olmadığına göre, bu yönde pratikte ve politik olarak nasıl bir duruş sergilemeli. Evet asıl soru budur.
Cevapları somut durumun somut tahlili olarak ele alırsak yani tespitlerimizi doğru kabul edersek geriye bu somut durum tahliline göre ne yapmalıyız sorusu kalıyor.
Fikret Uzun


EKLER

"Türkiye'nin Güney Kürdistan politikalarını değerlendiren Öcalan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Güney Kürdistan'da bir devlet kuruluyor, bunun sorumluluğunu bile bana yüklüyorlar. 'Sen sebep oluyorsun' diyorlar. Hayır, siz yirmi yıl önce söz vermiştiniz, siz kurdurttunuz. On yıldır Türkiye IMF'nin soygun ve talan politikalarına teslim olmuş, bu politikalarla yönetiyorsunuz. Kuveyt'te Güney'e karışmama karşılığında bir milyar dolar anlaşmayı siz yaptınız. Güney'de Arap Emirlikleri gibi bir yapı kurulmaya çalışılıyor. Burayı denetimleri altında tutmak istiyorlar. Türkiye'yi de bu politikalara zorluyorlar. Sonunda Türkiye'ye de hiçbir petrol falan vermezler, Amerika alır. Türkiye'de sadece belli kişileri, holdingleri zengin edecekler, halka bir şey vermeyecekler. Ben bunları dile getirdiğimde, 'Sen sivilleri tehdit ediyorsun' diye soruşturmalar acılıyor. Aslında sivillerden kastettikleri bu holdinglerdir. Yani bunlar hakkında konuşmayacaksın, bunlara dokunamazsın diyorlar. Ta 1946'dan beri karar verilmiş; Güney'de bir Kürt devleti kurulacak ve bu devlet Israil'in müttefiki olacak. Bu devletle Türkiye'yi sıkıştıracaklar. Kürt devleti kurulmakla Türkiye'deki Kürt sorunu çözülecek mi? Daha önce de Ermeni devleti kuruldu, Ermeni sorunu çözüldü mü? Yunanistan devleti kuruldu da Rumlarla sorunları bitti mi? Sorun hâlâ devam ediyor. Kürt devleti kurulursa Kürtlerle sorun biter mi? Hayır bitmez. Türkiye bu şekilde sorunları çözemez. Bu krizlerle birlikte sorunlar daha da büyür. Türkiye bunun altından kalkamaz. Bugüne kadar on hava operasyonu mu yapıldı sanıyorum; her hava operasyonunda milyonlarca dolar harcıyorsun. Türkiye'yi tamamen kendi kontrollerine alıyorlar.' "
"AKP ve ordunun çözümsüzlükte ısrar ettikleri için çok da fazla bir ömürlerinin kalmadığını dile getiren Öcalan, '2002'de AKP geldi, ABD'nin bazı politikaları vardı, görüşmeler kesildi, her şey değişti. Ben de bunların sorumlularının ortaya çıkmasını istiyorum. O dönemler benimle görüşmeye gelen yetkili, bana, 'Japonya ve ABD, nükleer bomba kullanıldığı halde barıştılar, masaya oturdular, biz neden oturmayalım, anlaşmayalım' dedi. Bu dili ben icat etmedim, kendileri icat ettiler. Ben de bu dile dönülsün diyorum. Şimdi de bir yetkili gelebilir. Ben makam, rütbe peşinde de değilim, alt düzeyden bir yetkili de olabilir, gelip benimle konuşabilir. Oturalım, konuşalım, plan yapalım; ben demiyorum ille benim dediğim olsun. Halka sorabiliriz, danışabiliriz. Kamuoyuna açık tarzda tartışalım, halk belirlesin. Hiçbir sorunu çözmüyorlar, her şeyi askere, görevlilere yüklüyorlar, onları aşırı zorluyorlar. Ben bunlara acıyorum, üzülüyorum.Bunların ömrü az. AKP geçicidir, 1-2 yıl ömrü kalmış. Ordu da öyle. Ordudaki anlayış da çözülüp gidecek. Ordu da kesinlikle çözüm istemiyor. Bugün bir tıkanma var ama beynini patlatacak, yüreğini ortaya koyacak kimse yok. Bu tıkanmanın aşılması lazım. Pozitivizmin aşılması lazım. Bunlar pozitivizmi, laikliği din gibi algılıyorlar. Türkiye'de pozitivizmin temsilcisi Baykal'dır. Amerika'nın getirmek istediği Siyasal İslam da çare değil. Pakistan'ın durumu ortada, İran'ın durumu da ortada. Bunların gözünü kâr ve iktidar hırsı bürümüş, başka bir şey düşünemiyorlar. 2003-2008, aradan beş yıl geçti, bu arada ölen 10 bin kişinin ölümünden onlar sorumludur. Dökülen kandan beni sorumlu tutuyorlar. Ben dışarıdayken de kan dökülmemesi için çok çaba sarf ettim. Buradayken de kanın durdurulması için çok çaba sarf ettim, durdurdum da. Filistin tarzı savaş da yürütebilirdik. Ama ben demokratım, sosyalistim, halkların boğazlaşmasını istemedim, sorumlu davrandım' şeklinde konuştu.Kürtler birlik olmalıSorunun çözümünde Kürtlere büyük bir sorumluluk düştüğünü ifade eden Öcalan, şöyle konuştu: 'Burada Kürtlere daha çok sorumluluk düşüyor. Kürtler daha çok birlik olsun, birliklerini geliştirsinler. İttifaklarını, birliklerini geliştirsinler. Gece-gündüz çalışmalılar. AKP'ye tek bir oy bile verilmemeli. AKP'ye verilen oylar savaş olarak, bombardıman olarak geri geliyor. Önümüzde kış var, bu değerlendirilebilir. Gelin bu kış çözelim. Önümüz bahar, baharda iş çığırından çıkabilir. Baharda savaş korkunç bir hal alabilir. Ben bunları önlemek istiyorum. Demokratik çözüm gelişirse, daha bütünlüklü bir yapı, daha demokratik bir toplum olabilir. Demokratik halk belediyeciliğini geliştirsinler. Barzani ve Talabani'ye de şu söylenebilir: Biz demokratik çözüm istiyoruz ve onlardan da demokratik çözüm konusunda ısrarcı olmalarını bekliyoruz. Kürtler barış istiyor. İran'da öyle idam tarzı yöntemlerle soruna yaklaşmamalıdır. Demokratik çözüm İran'da geliştirilebilir. Bu temelde diyalog geliştirilebilir İran'la. İran'daki halkımıza, cezaevindekilere hepsine selam ve sevgilerimi iletiyorum. Oradaki tutuklular hayatlarını tehlikeye atmasınlar, kendilerine dikkat etsinler. Bütün kadınlara özel selam ve sevgilerimi iletiyorum. Onların onurlu bir yaşam sürdürmeleri için elimden geleni yaptım, yapmaya da devam edeceğim. Demokratik çalışmalarını sürdürebilirler, halkımıza, herkese selamlarımı sunuyorum.' İSTANBUL "15 Ekim 2008 tarihli Görüşme Notu'dur

" Ben yoksul Kürtleri temsil ediyorumHakkındaki değerlendirmelerin doğru olmadığını ifade eden Öcalan, şu değerlendirmelerde bulundu: 'Tabi hakkımdaki değerlendirmeleri doğru değil, bu değerlendirmeler bilinçli yapılıyor. Hitlerin ordusu vardı, gücü vardı, ekonomisi vardı, onlara dayanarak milliyetçilik yapıyordu. Oysa ben yoksul Kürtleri temsil ediyorum. Ben başından beri demokrasi ve özgürlüğü benimsedim ve ön plana çıkardım. Bu makalede Kürt milliyetçiliğinin tarihinden de bahsediliyor. Bununla ilgili Kürt Milliyetçiliğinin Kökeni isimli bir kitaptan alıntılar vardı.Milliyetçilik fikrini ortaya çıkaran, geliştiren Yahudilerdir. Bunu kitabımda çok iyi açmışım, incelemişim. Her devlet kendi milliyetçiliğini geliştirmeye çalıştı. Hitler milliyetçiliğini de Yahudiler ortaya çıkardı, onlar geliştirdi. Geliştirdikleri bu milliyetçilik daha sonra kendilerine döndü.' ""Kürt milliyetçiliğini de İsrail ortaya çıkardıÖcalan İsrail'in milliyetçiliklerin gelişmesinde oynadığı role işaret ederek önemli tespitlerde bulundu: 'Kürt milliyetçiliğini de ortaya çıkaran İsrail'dir. İsrail ve Kürt milliyetçiliğinin çok güçlü ilişkileri var. İsrail, bu milliyetçiliği kontrol altında tutmaya çalışıyor.Türk milliyetçiliğini de geliştiren Yahudilerdir. İttihat Terakki'den beri de kontrolleri altına aldılar. Türk milliyetçiliği de bir ön İsrailliyattır. Nihal Atsız, Türk milliyetçisidir ama kendisi yıllarca hapishanelerde yattı. Nihal Atsız'ın milliyetçiliği, Türkeş ve Bahçeli milliyetçiliğinden farklıdır. Atsız'ın milliyetçiliği Almanya milliyetçiliğine dayanır, soy milliyetçiliğidir, soya dayanır. Türkeş onların milliyetçiliği farklıdır. Suphi Karaman onlar var. Türk milliyetçileri '50'lerden itibaren Amerika'ya gittiler, Amerika'yla ilişkilerini geliştirdiler. '80'lerden itibaren Ilımlı İslam adı altında Nakşî kıyafetli olarak sürdürülüyor.Ancak Türk milliyetçiliği İttihat Terakki'de laik kıyafetlidir. Türk milliyetçiliği laik karakterli olarak gelişti. Kürt milliyetçiliği ise Nakşî karakterlidir, içinde laiklik kıyafeti azdır.' "
"Kürtler her alanda demokratik olarak örgütlenmeliKürtlerin de her alanda demokratik örgütlenmelerini yapmaları gerektiğini ifade eden Öcalan, 'Kürtler de her alanda demokratik olarak örgütlenmelerini yapmalıdırlar. Onuru, cesareti, vicdanı, yüreği olanlar, kendilerine dayatılan paraya, güce teslim olmayanlar her alanda demokratik kurumlarını oluştururlar' şeklinde konuştu.PKK'nin kırılma noktasına getirilemeyeceğini dile getiren Öcalan sözlerini şöyle sürdürdü: 'Genelkurmay Başkanı, 'PKK'nin kırılma noktasında olduğunu' söylüyor. Bu doğru değil. PKK'yi kırılma noktasına getiremezler, bitiremezler. Radyodan dinledim, hatta daha güçlendiğini bile söylüyorlar. Suriye'den katılımların yoğun olduğunu, İran'dan katılımların yoğun olduğunu, yine Türkiye'den yoğun katılımların olduğunu kendileri belirtiyorlar. Bu şekilde sorunu çözemezler. 'Amerika bize her türlü desteği veriyor daha da üzerlerine gideceğiz' diyorlar.Türkiye'ye CIA, MOSSAD, MI6 her tür desteği veriyor. Amerika'yla birlikte 'PKK bizim düşmanımızdır', 'PKK bizim ortak düşmanımızdır', 'bitireceğiz' diyorlar. Soruna bu şekilde yaklaştıkça Türkiye kapitalist sisteme daha çok bağlanıyor. Kapitalist sistem de İran ve Suriye çekişmelerinden dolayı Türkiye'nin bir müddet daha kendisine daha çok bağlanmasını istiyor. Bu şekilde Türkiye büyük kaybedecek, tamamen bağımlı hale gelecek. Daha önceleri İran-Irak savaşında Saddam'a da tam destek vermişlerdi. İran Şahına da zamanında destek vermişlerdi. Sonları ortada. Bu şekilde devam ederse Türkiye'ye de sonunda yöneleceklerdir. Fakat Türkiye'nin kendi içinde de çelişkileri büyüktür. Şu an sessiz kalıyorlar ama bu ekonomik krizle birlikte bu çelişkiler daha büyüyerek gün yüzüne çıkacaktır. Türkiye'nin daha fazla bağımlı hale gelmesi olayını bence MİT tam bilmiyor, anlayamıyor. Erdoğan CHP onlar da bilmiyorlar. Bazı yazarların bu konuda önemli tespitleri var. Türkiye'nin bu kadar bağlanmasını, Türkiye'yle bu kadar oynanmasını onurlarına yediremiyorlar.' "
" İran'daki açlık grevindekileri selamlıyorumİran cezaevlerinde Kürt tutsakların 25 Ağustos'tan bu yana yürüttüğü açlık grevine de değinen Öcalan, 'İran'daki Kürt tutsaklar açlık grevindelermiş. Hayatlarının tehlikeye girmemesine dikkat edilmelidir. Hepsini selamlıyorum' diyerek destek mesajı verdi.Öcalan, belediyecilik ve çatı partisine ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu: 'Benim için demokratik belediyecilik önemlidir. Kararların halkla birlikte alınabilir. Mesela Diyarbakır'da Belediye Başkanlığı diğer başkanlarla birlikte halkla haftalık toplantılar yapılabilir, sorunlar tartışılabilir. 'Biz bu hafta burada şunu şunu yapmak istiyoruz' şeklinde öneriler yapılabilir, halkla birlikte kararlar alınabilir. Ve o hafta, o süre içinde bu kararlar uygulanabilir. Benim belediyecilik anlayışımda halkla birlikte karar alınır. Halk da kendine güvence veren, sözünün eri olan adaylara oy verebilir. Ben ancak böyle adayları desteklerim. Bazı partilerde olduğu gibi, öyle tepeden dayatmalarla, parayla gelen adaylara oy verilmemelidir. Tabanın istekleri doğrultusunda bu işler yürütülebilir. Umuyorum başarılı olunur.Türk aydınlarıyla birlikte, Çatı örgütlenmesi yapılabilir. Demokratik çözüm için bu çalışmalar yapılabilir. Ben birlikte çalışma derken, Türkiye geneli ve Bölge merkezli iki demokratik örgütlenmeden bahsediyorum.' " "Irak'taki halkımız dikkatli olmalıTüm parçalarda ve yurtdışında yaşayan Kürtlerin bayramını kutlayan Öcalan'ın bayram mesajı şöyle: 'Özellikle Suriye'deki halkımızın bayramını kutluyorum. İran'daki halkımızın bayramını kutluyorum. Irak'ta da halkımız çok dikkatli olmalı, kendi öz güçlerini geliştirmeliler, orada saldırıya açıklar, hedef olabilirler, kendilerini korumalılar. Kendi gücüne dayanabilirler. Bayramlarını kutluyorum. Avrupa'daki halkımızın, bayramını kutluyorum. Herkesin, tüm halkımızın bayramlarını kutluyorum. Türkiye'deki tüm dostlarımızın, aydınların bayramlarını kutluyorum.'Öcalan son olarak bu aralar edebiyat üzerine, sanat üzerine, bilimsel kitaplar okumayı düşündüğünü belirtirken, 'Yine tarihe, Avrupa'nın, Rusya'nın ve İran'ın tarihi ile İslam Uygarlığıyla ilgili kitap okumayı düşünüyorum' diye belirtti."İSTANBUL / ANF1 Ekim 2008 tarihli Görüşme Notu'dur

6 Ekim 2008 Pazartesi

Girişik

eksiğim diye
………susuyor nehir yatakları
kar yürüyor içime
………zamansız
kırbaç dalgalı koylara doğru
sızıyorum yardan
……..gönülsüz

Düşdökümü

balıklama dalışların
……………….sudan çıkmışlığında
kaç kez ölsek artık yetmez
……………….sustukça
tüten yanımız sığmaz pembeliklere

düş dökümlerine çalan
……………..güneşli yanlarımızı
yeni sürgün aşkına
…………… sardunya vefasını yolarız
parmak uçlarına yayıldıkça çıkmaz acısı