ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

13 Mayıs 2014 Salı

FIRTINA İKLİMİNDE



“Fırtına İkliminde”
“Sanatçı bütün çocukların anasıdır.”
Kitap Tanıtımı- Evin Okçuoğlu
Telefonda kitabın çıktığı haberini alınca çok sevindim. Kadıköy’den vapura bindim. Vapurda üç genç keman ve gitar eşliğinde şarkı söyledi. Daha sonra tünelde ve İstiklal caddesinde de birkaç sokak şarkıcısının ezgileri kulağıma çalındı. B. Sadık Albayrak’ın yeni kitabını alabilmek için Tünelden İstiklal caddesine doğru gidiyordum. Buluştuk, benim için imzalamış olduğu kitabını sevinerek aldım. Vedalaştıktan sonra, vapura binip hemen okumaya başlarım diye düşünerek, tünele doğru yürüdüm.
Tünelin karşı peronunda gayet gür güzel bir sesle şarkı söyleyip gitar çalan adama karşı peronda olduğu için birkaç bozukluk bırakamadım diye üzüldüm.
Vapurda ithaf ve önsözü okumaktayken gürültüler duydum. Giderken de rastladığım gitar ve keman eşliğinde şarkı söyleyen gençlere, görevli bir kişi engel olmaya gelmiş; yolculardan birkaç kişi de biz rahatsız olmuyoruz diyor. Okumamı kestiğim noktada okuduğum son cümle “Dört beş yıldır kapıları kilitli, çürümeye terk edilmiş AKM, şimdi polis karakoludur.” Artık salonda olan bitene veriyorum dikkatimi, kitabım elimde, parmağım kaldığım yere ayraç olmuş… Kadının birisi ne olur çalsalar kimseye bir zararları yok ki, diyor. Bir bey, televizyon açılıyor ama müziğe izin yok diyor… Ben bu sözü pek beğendim. Aynı cümleyi daha yüksek tondan tüm salona hitaben söylüyorum. Ve ayağa kalkıp tepki verenlere destek oluyorum. Görevli, buna aldırmazsam işimden olurum diyor. Ben sendikalı ol, sana sahip çıksın diyorum.  Müziğin faydalarını ve iş dönüşü dinlendirdiğini söyleyenler de oluyor. Müzik adam öldürmez diyen birisi dikkatimi çekiyor. Kadıköy’e yaklaşırken görevli dışarı çıkıyor. Ben gayet gururlu bir şekilde, dayanamayıp, tüm salona hitaben tepki veren arkadaşlara teşekkür ederim diyorum. Kısa bir sessizlik oluyor sonra yaşasın müzik, sanat ve edebiyat diye ekliyorum. Bu kez bir alkış kopuyor. Salondan çıkarken birisi millet gölgesinden korkuyordu diyor. Gelelim bir solukta okuduğum kitabımızı tanıtmaya…
Fırtına İkliminde*, B. Sadık Albayrak’ın altıncı kitabı…  Önsözde kitabın yayına hazırlanış süreci hakkında bilgi veriyor. Aydınlık Gazetesi okurları onu kültür sanat sayfasındaki köşe yazılarından ve Ulusal Kanal izleyicileri de Sanat Cephesi adlı kültür programından hatırlar. Yazar önsözün bir bölümünde, köşe yazılarının gazetelerde yer alırken yer sınırlılığı yüzünden kırpıldığını; harf vuruş sayısı ile kısıtlandığını hatırlatarak, okura eksik ulaşan köşe yazılarını ve eklediği diğer denemelerini özellikle Gezi süreci ile ilgili olanları bu kitapta derlediğini belirtiyor.
Kitabın adında geçen fırtına’nın hangi “fırtına” olduğunu İçindekiler’deki bölüm başlıklarından anlamak olası: “Devrim Arifesinde Görünenler, Bu Daha Başlangıç, Devrim Havası Soluyanlar, Karşıdevrimin Yıkıcılığı, Karşıdevrime Sanatla Direniş.”
Kitabın özelliklerinden biri de fotoğraf kalitesi iyi olan görsellerle zenginleştirilmiş olması…
Sadık’ın yazı dili de konuşması gibi duru ve akıcı. Hemen hemen her başlık altında köşe yazısına görelikten çıkıp sanatsal nitelik kazanan yer yer veciz cümlelerle ve ünlü şairlerin dizeleri ile beslediği anlatımı, dile hâkimiyeti ile birleşiyor. Kimi yerlerde altını çizmeden edemediğim bu yetkin ifadelerden birini başlığa eklemeden edemedim. “Sanatçı bütün çocukların anasıdır.”  Bu sözün doğruluğunu bizzat yaşadım. Acı bir şekilde yaşadım. Haziran sürecinde her bir can yitirişimizde şiire taşan ahlar birikti içimde. Kitap boyunca karşılaşacağımız diğer özlü sözleri, bağlamı içerisinde, kitabı okurken bir ziynet bulmuşçasına sizin keşfederek altını çizmenizi dilerim.
Kitabın tutarlı ve sağlam yanı; sınıf kavgasının sanata yansımalarını; tiyatro, sinema şiir, roman ve karikatür ile siyasetin bağlarını, tüm bu sanat ve edebiyat dallarındaki önemli eserler yolu ile inceleyip, kimi alıntılarla somutlayarak aktarıyor olmasıdır.
Yazarın, toplum mühendisliği sözünü dönüştürerek kullandığı “Şeriat Mühendisliği” çabalarına, sokağa çıkıp yeter deyişi, 2013’ün en güzel olayını, yani Haziran destanını; duvar yazılarına dönüşen dizeler ile bestelere taşan gezi ruhuyla destekleyerek aktardığı kısımlarda yeniden coşkulu akıyor kanımız… Belki birçok kitap o günleri anlatacaktır. Bence Bizim Sadık Albayrak diğerlerinden farklı olarak, sanat ve edebiyat açısından Haziran’dan etkilenişi yine edebiyat ürünlerinden aktardığı alıntılarla besliyor ve en önemlisi de sanat-edebiyat eleştirisini sınıfsal devrimci bakışa yasladığı için anlatım ve içerik tutarlılığı kitap boyunca sürüyor. Sinema tiyatro ve edebiyatla ilgilenen okurlara, özellikle de genç okurlara oldukça yoğun bir okuma, izleme listesi de oluşturan bölümler var bu kitapta…
AKMsizleştirilen, devrimsizleştirilen, bilinci de körleştirilmek istenen her meslekten cinsiyetten ve yaştan insan artık direnişte, isyanda… Sanatla direnenler bölümünde “Sokaklarda gösteri var. Pencerelerde seyirciler alkışlıyor. Onlar tiyatroyu yok ettikçe, hayat tiyatronun işini üstleniyor,” demekle yetinmiyor yazar. Bu sürece umudu da yüklüyor. “Hayat tiyatronun işini üstlenmişse, hekim insanı iyileştirmek için düzeni iyileştirmek gerektiğini anlamışsa, oyuncular seyircilerin sayısını aşmışsa dönüşüm yakın demektir,” diyor.
Karikatürlerden birisi ile ilgili yorumundan söz etmeden olmaz: “Aynı çocuğu başka bir karikatürde, o apartmanların kuşattığı ve kararttığı gökyüzünü sapanıyla parçalayarak güneşe bir pencere açmışken görürüz. Demek ki karikatür, durum tespiti yaptığı kadar, eylem tespiti de yapar ve eyleme çağrı işlevi yükümlenir.” Aslında alıntı yapılacak güzel ifadeler bitmek bilmez. Ama hepsini alıntılamak yerine size kitabı okumanızı öneriyorum. Sizi, hepimizi bu son alıntıdaki konuyu düşünmeye çağırıyorum. Gerçekçi edebiyatın, sanatın uygulayıcıları işte böyle olmalıdır. Yazarın da belirttiği durum tespitini, direnme, eylem yapma ve çareyi en azından sezdirme ile sürdüren, bizi sağlam kökleri olan bir ağaca benzeyen umutla besleyen eserleri okumak, okutmak gerektiği için yazmak gereği duydum.
Kitabın e-satış sayfalarındaki tanıtım yazısına erişmek, google hazretlerine adını yazıp tıklamak kadar kolay… O tanıtım yazısında şöyle bir bölüm var:
"Hiçbir ilaç, hiçbir kür, yaratıcı bir inkılâp heyecanı içinde yaşayan bir memleketin havası kadar insana sıhhat ve şifa veremez." Yakup Kadri, "Ankara" romanında, böyle yazmıştı. Uzun tutukluluk koşullarında sağlık sorunları had safhaya ulaşan değerli bilim insanlarımızdan Fatih Hilmioğlu** için de diğer tüm hasta tutuklular için de bu memleket havasını çoğaltmak, büyütmek istiyorum.
Ve biliyorum ki, vapurda müzik yapanlara sahip çıkan, tepkisini sakınmayan insanlar var artık. Dönüşüm başlamış bir kez. Bu daha başlangıç, Yalçın Küçük’ün tasarımı ve sevdiği deyişi ile yepyeni bir AKM kurmaya kadar, daha doğrusu AVMlerin yerine AKMleri çoğaltmanın yolunu açana kadar mücadeleye devam.
*Fırtına İkliminde, (Doğu Kitabevi, Şubat 2014, 192 sayfa)  diğer kitapları: İnsan Arayışı (1992) Gül Olan Toprak (1997)
Düşkıranlar (2000) Kopuş Sahneleri (2002) Noterler ve Edebiyat (2005)
**Bu yazı yayınlanmadan önce F. Hilmioğlu Anayasa mahkemesi kararı ile tedbiren tahliye edildi
FIRTINA İKLİMİNDE ADLI KİTAP TANITIM YAZISI NİSAN 2014'TE BERFİN BAHAR DERGİSİNDE YAYINLANMIŞTIR