ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

25 Şubat 2010 Perşembe

Sağda Solda Ne Var Ne Yok?

Solda akpye gözünü dikenler ve sistemsel sürecin küresel bağlarını göremeyenler var. Akpnin eli ile yıkılacak bir TCnin çözülmesini çare sananlar var. Milliyetçi etnik farklılıkların ırk düşmanlığı var. Kapitalizmin yükselişindeki görece burjuva demokratik kazanımlara geri dönmeye hevesli Atatürkçüler var. Oysa artık burjuva demokrasisi yerini dinsel faşizme terk etti. Sistem, ekonomik sıkıntılarını başka türlü aşamıyor.
Sağda milliyetçi Türklerin bu hale gelişin faturasını bir etnik kesime çıkartıp koskoca kapitalizmi aklayarak yaptığı ırk düşmanlığı var. Cemaatlerin uluslar arası ekonomik kenetlenmesini dinsel ruhani bir olay sananlar var.
Gözünü sağda, dine ırka dikenlerin yanlış yapması kadar, solda da ırka ve dar bakışlı yanılgılarla sadece akpye göz dikmek bütünü görmeye engeldir. İşte bunu gören yok, demeye de dilim varmıyor. Gören az diyeyim. Yani olanı biteni ekran karşısında iki kelime yorumla geçiştiren var da bütünlüklü bakan pek yok.

Bütünlüklü bakış, bütün kurum ve kuruluşları ile ekonomik sistemin uygulayıcıları kim olursa olsun, emeği ile yaşayanları ekonomik bir kıskaç içine almış olduğunu ve bundan geri adım atmayacak kararlılıkta olduğunu görür. Hayatın nesnelliğinde zaten üç kuruş maaşı yitirmemek için sessizliği seçenler, o maaşın nasıl kemirildiğini çok geçmeden görecektir. Böylece sermayedarların görünen köy misali anlamış olduğu gerçeği, yani uzlaşmaz çelişkinin sınıfsal olduğunu, işçi, memur da anlar. Safların hızla netleştiği süreçte yerini alır. Emeğiyle geçinenlerin safını belirlemesini önlemek için gözünü yanlış yerlere dikmesi istenir, sağda ve solda olmadık düşmanlıklarla birbirlerine düşürülmeye çalışılırlar. Gözünü açanı sahte örgütlerde oyalayarak zaman kazanırlar. Kazanıyorlar. Geçmişteki kazanımlarında büyük pay sahibi olan işbirlikçi sağda solda neler neler var. Sendikalar partiler ve stklar bunlara dahildir. Geçmişte solun dediği örgütlenelim sözünü, şimdi sermaye sınıfı ve gizli yandaşları söylüyor: bilinçlenen emekçilerin yerini belirleyip gözetim altında tutmak için aman örgütlenin diye yalvaracak haldeler. Bazen böyle genel kitabî sözler, nesnel durumların özel hallerinde geçerliliğini geçici de olsa yitiriyor. O nedenle kitapların ve kişilerin emirlerine saplanmadan, diyalektik materyalist yöntemle günümüzü açıklayan saptamaları özgür akılla yapmak gerekiyor. Öyle yapınca da insan ister istemez örgütlerin dışına çıkın demek istiyor. İşçiye fren koyan sendikalarda, partilerde mi örgütlenilecek diyor. Çıkarları karşıtlarıyla bir liderlerin eteğinde toplanmak mı örgütlülük!
Bu sistemi kurtarmak için kirinden arıtmak isteyenler görecek ki geriye bir şey kalmamış… Sistem kirden ibaretmiş… Senelerdir görüldü ki bu kir seçimle temizlenmiyor. Bu zehirli, yabancılaştırıcı, metalaştırıcı kirin panzehiri sosyalizmdir. Gözü ona dikmek gerekir.

Evin

14 Şubat 2010 Pazar

AŞKIN "N"Sİ VAR



Bütün aşıklar Aşk'ın hastane odasında bekleşiyorlardı. Aşkın nesi var böyle? Öldü ölecek aşk. Zavallı Agop prezervatif dükkanına kocaman bir kilit asmış. Bir kasa çilekli prezervatif alıp çekip gitti. Haiti'ye gidecekti ama deprem dolayısıyla vaz geçti. Pornostan'da karar kıldı. Romeo elinde baldıran zehri Jülyet'le Şekspir'e kötü kötü bakıyordu. Jülyet ise kendisini yaratan Şekspir'e kötü değil sitem dolu bakmaktaydı. Aslında Romeo ile gökyüzünde bulutsu bir yatakta sabahtan akşama beraberler. Keyifleri bu dünyada olmadığı kadar yerinde... İsa Musa Muhammet biz demedik mi size öbür taraf harika gelin diye der gibi kafalarını sallıyorlar.

Hastane kapısında gözü görmeyen Kerem, bastonu ile Aslı'nın arkasından ilerliyor, Aşk'ın ölüm döşeğinde hazır bulunmak için hızlı yürümeye çalışıyor. Dağları delen Ferhat elinde balyozu Şirin'e aldırmadan iri cüssesini iyice belli eden bir badi giymiş. Bütün hemşirelerin hayran bakışları altında beyaz hastane koridorunda yağız bir eda ile ilerliyor. Her adımında sanki yer gök sarsılıyor.

Bütün ünlü aşıklar orada idi. Basın mensupları arasında bir dalgalanma oldu. Türk filminin ünlü aşıkları da oradaydı. Kenan "Nolamaz nasıl nolur? Naşk Nölemezzz" diyerek hastane kapısına geldi. Nalan -gecekondulu esas kız,- takma kirpiklerinin altından hülyalı bakışlar atarak "Kenan dur beni bekle" diye seslendi.

Aşk komadaydı. Film piyasası telaşlıydı. Aşk'ın ölümü iflasları demekti. Miki filmciler, Sex shoplar tüm seks piyasası aşkın yan ürünleri olan jinekolojik sağlık donanımları herkes, aşkın yaşaması için çırpınıyorlardı. İşte o en güçlü duygu, kendinden geçmiş sayıklıyordu. KenaNalan ikilisini gören halk çareyi bulduğunu düşünerek Arşimetvari bir gürültü ile hastane kapısı önünde itişip kakıştılar. Ferhat ile Şirin'in Kerem ile Aslı'nın ANONİM yazarları olarak söz hakları olduğunu düşünüyorlardı. Onlara kapıdaki medya ve seks sanayicileri kulak asmadı. KenaNalan KenaNalan diye bağıran halkın ne dediğine kimse aldırmıyordu. Hastaneye yeni geldikleri için KenaNalan'ı alkışla karşıladıklarını sandılar.

Aşk yatağında bitkin yatmaktaydı. Kenan kalabalığı yararak içeri girdi. Nalan peşindeydi. Yapışık kardeş gibi hiç ayrılmıyorlardı. Onları birbirlerine bağlayan "N"ydi. Aşk kıpırdandı. Herkes doktorun son durumu açıklamasını bekliyordu.

Doktor Haydabre Sümen aşkın zehirlendiğini duyurdu. Bu zehire bir panzehir bulmak gerekiyordu. Panzehir için bütün ilaç sanayi seferber olmuştu. Ama her şey boşuna gibi görünüyordu. Kenan bütün ters giden duruma karşın odaya saygı ile girdi. "Nolamaz Naşk, Nölemezsin," dedi. "Bak Nalan da burada sana şefkatle bakıyor" KenaNalan el ele tutuştular. aşk kıpırdandı. Gecekondulu Nalan'ın saçlarından yoğun bir saç spreyi kokusu odayı sardı. Altın makas kuaför reklamı alt yazı geçti.

Zincir mağazalardan kalp şeklinde çikolatalar, sevgililer günü hediyeleri, feysbuk çiçek böcekleri dolusu bir kamyon hastane kapısına yanaştı. Damperli kamyon hastane bahçesine bütün hediyeleri boşaltıp gitti.

Aşkın soluğu iyice zayiflamıştı. Azrail aşkı yok edeceği anı nefretle beraber bekliyordu. Pencereden kara bir bulut gibi içeri sızdılar. Nefretin N'si ile KenaNalan'ın N'si birbirlerini görünce allak bullak oldular. Azail iki adım geriledi.

Aşk inledi.

N'ler oluyor böyle!!!!

İşte edebiyatın gücü!

Yapıştırıcı tutkal gibi!

Panzehir gibi...

KenaNalan'ın N'si Nefret'in N'sini bir uzanışta aldı. Parmaklarında çıtır çıtır pire gibi ezdi.

ANONİMLER KenaNalan sloganları ile medyayı, seks sanyicilerini ve dahi ilaç sanayicilerini çiğneyip geçtiler. KenaNalan'ın N'sinin Nefret'in N'sini elinde ezdiği gibi ANONİM de onları ayakları altında ezdi.

Çöp kamyonu geldi. Bahçedeki hediye dağını alıp geridönüşüm kutusuna attı. Ve çöpçüler geri dönüşmeyecek şekilde çöpü sildiler.

Aşk'a gelince...

Aşk'ın soluk alışı biraz düzeldi. Aşk'ın kulağına ANONİM'in sesi gelmeye başladı. Aşk bu sesi duydukça şifa buluyordu.

KenaNalan daha sıkı el ele tutuştular. İşte Türk film endüstrisinin yarattığı en imkansız olay olarak orada duruyorlardı. Zengin adam fakir kız edebiyatı işe yaramış gibi görünüyordu. Sokaktan gelen ses bunu doğruluyordu. ANONİM KenaNalan diyor başka şey demiyordu.

AŞK'ın N'si yoktu ki nefretin N'sini yenebilsin. O güç KenaNalan'daydı. ANONİM de bunu anlamıştı.

İşte mutlu son.

AŞK UYANDI artık. Uyanır uyanmaz büyümeye ve sarmaya başladı her yanı.

Ben böyle uyanık aşk görmedim. Doktor Sümen'in ve N'siz kalan EFRET'in yanından ipeksi bir hışırtı ile geçti. Gökyüzüne yeryüzüne dağa bahçeye sokağa doğru yayıldı. Her yer AŞK oldu.