“Fırtına İkliminde”
“Sanatçı bütün çocukların anasıdır.”
Kitap Tanıtımı- Evin Okçuoğlu
Telefonda kitabın çıktığı haberini alınca çok sevindim. Kadıköy’den
vapura bindim. Vapurda üç genç keman ve gitar eşliğinde şarkı söyledi. Daha
sonra tünelde ve İstiklal caddesinde de birkaç sokak şarkıcısının ezgileri
kulağıma çalındı. B. Sadık Albayrak’ın yeni kitabını alabilmek için Tünelden
İstiklal caddesine doğru gidiyordum. Buluştuk, benim için imzalamış olduğu
kitabını sevinerek aldım. Vedalaştıktan sonra, vapura binip hemen okumaya
başlarım diye düşünerek, tünele doğru yürüdüm.
Tünelin karşı peronunda gayet gür güzel bir sesle şarkı
söyleyip gitar çalan adama karşı peronda olduğu için birkaç bozukluk
bırakamadım diye üzüldüm.
Vapurda ithaf ve önsözü okumaktayken gürültüler duydum. Giderken
de rastladığım gitar ve keman eşliğinde şarkı söyleyen gençlere, görevli bir
kişi engel olmaya gelmiş; yolculardan birkaç kişi de biz rahatsız olmuyoruz
diyor. Okumamı kestiğim noktada okuduğum son cümle “Dört beş yıldır kapıları
kilitli, çürümeye terk edilmiş AKM, şimdi polis karakoludur.” Artık salonda
olan bitene veriyorum dikkatimi, kitabım elimde, parmağım kaldığım yere ayraç
olmuş… Kadının birisi ne olur çalsalar kimseye bir zararları yok ki, diyor. Bir
bey, televizyon açılıyor ama müziğe izin yok diyor… Ben bu sözü pek beğendim.
Aynı cümleyi daha yüksek tondan tüm salona hitaben söylüyorum. Ve ayağa kalkıp
tepki verenlere destek oluyorum. Görevli, buna aldırmazsam işimden olurum
diyor. Ben sendikalı ol, sana sahip çıksın diyorum. Müziğin faydalarını ve iş dönüşü
dinlendirdiğini söyleyenler de oluyor. Müzik adam öldürmez diyen birisi
dikkatimi çekiyor. Kadıköy’e yaklaşırken görevli dışarı çıkıyor. Ben gayet
gururlu bir şekilde, dayanamayıp, tüm salona hitaben tepki veren arkadaşlara
teşekkür ederim diyorum. Kısa bir sessizlik oluyor sonra yaşasın müzik, sanat
ve edebiyat diye ekliyorum. Bu kez bir alkış kopuyor. Salondan çıkarken birisi
millet gölgesinden korkuyordu diyor. Gelelim bir solukta okuduğum kitabımızı
tanıtmaya…
Fırtına İkliminde*, B. Sadık Albayrak’ın altıncı
kitabı… Önsözde kitabın yayına
hazırlanış süreci hakkında bilgi veriyor. Aydınlık Gazetesi okurları onu kültür
sanat sayfasındaki köşe yazılarından ve Ulusal Kanal izleyicileri de Sanat
Cephesi adlı kültür programından hatırlar. Yazar önsözün bir bölümünde, köşe
yazılarının gazetelerde yer alırken yer sınırlılığı yüzünden kırpıldığını; harf
vuruş sayısı ile kısıtlandığını hatırlatarak, okura eksik ulaşan köşe
yazılarını ve eklediği diğer denemelerini özellikle Gezi süreci ile ilgili
olanları bu kitapta derlediğini belirtiyor.
Kitabın adında geçen fırtına’nın hangi “fırtına” olduğunu
İçindekiler’deki bölüm başlıklarından anlamak olası: “Devrim Arifesinde
Görünenler, Bu Daha Başlangıç, Devrim Havası Soluyanlar, Karşıdevrimin
Yıkıcılığı, Karşıdevrime Sanatla Direniş.”
Kitabın özelliklerinden biri de fotoğraf kalitesi iyi olan görsellerle
zenginleştirilmiş olması…
Sadık’ın yazı dili de konuşması gibi duru ve akıcı. Hemen
hemen her başlık altında köşe yazısına görelikten çıkıp sanatsal nitelik kazanan yer yer veciz cümlelerle
ve ünlü şairlerin dizeleri ile beslediği anlatımı, dile hâkimiyeti ile
birleşiyor. Kimi yerlerde altını çizmeden edemediğim bu yetkin ifadelerden
birini başlığa eklemeden edemedim. “Sanatçı bütün çocukların anasıdır.” Bu sözün doğruluğunu bizzat yaşadım. Acı bir
şekilde yaşadım. Haziran sürecinde her bir can yitirişimizde şiire taşan ahlar
birikti içimde. Kitap boyunca karşılaşacağımız diğer özlü sözleri, bağlamı
içerisinde, kitabı okurken bir ziynet bulmuşçasına sizin keşfederek altını çizmenizi
dilerim.
Kitabın tutarlı ve sağlam yanı; sınıf kavgasının sanata yansımalarını; tiyatro,
sinema şiir, roman ve karikatür ile siyasetin bağlarını, tüm bu sanat ve
edebiyat dallarındaki önemli eserler yolu ile inceleyip, kimi alıntılarla
somutlayarak aktarıyor olmasıdır.
Yazarın, toplum mühendisliği sözünü dönüştürerek kullandığı “Şeriat Mühendisliği”
çabalarına, sokağa çıkıp yeter deyişi, 2013’ün en güzel olayını, yani Haziran
destanını; duvar yazılarına dönüşen dizeler ile bestelere taşan gezi ruhuyla
destekleyerek aktardığı kısımlarda yeniden coşkulu akıyor kanımız… Belki birçok
kitap o günleri anlatacaktır. Bence Bizim Sadık Albayrak diğerlerinden farklı
olarak, sanat ve edebiyat açısından Haziran’dan etkilenişi yine edebiyat
ürünlerinden aktardığı alıntılarla besliyor ve en önemlisi de sanat-edebiyat
eleştirisini sınıfsal devrimci bakışa yasladığı için anlatım ve içerik
tutarlılığı kitap boyunca sürüyor. Sinema tiyatro ve edebiyatla ilgilenen
okurlara, özellikle de genç okurlara oldukça yoğun bir okuma, izleme listesi de
oluşturan bölümler var bu kitapta…
AKMsizleştirilen, devrimsizleştirilen, bilinci de körleştirilmek istenen
her meslekten cinsiyetten ve yaştan insan artık direnişte, isyanda… Sanatla direnenler bölümünde “Sokaklarda
gösteri var. Pencerelerde seyirciler alkışlıyor. Onlar tiyatroyu yok ettikçe,
hayat tiyatronun işini üstleniyor,” demekle yetinmiyor yazar. Bu sürece umudu
da yüklüyor. “Hayat tiyatronun işini üstlenmişse, hekim insanı iyileştirmek için
düzeni iyileştirmek gerektiğini anlamışsa, oyuncular seyircilerin sayısını
aşmışsa dönüşüm yakın demektir,” diyor.
Karikatürlerden birisi ile ilgili yorumundan söz etmeden olmaz: “Aynı
çocuğu başka bir karikatürde, o apartmanların kuşattığı ve kararttığı gökyüzünü
sapanıyla parçalayarak güneşe bir pencere açmışken görürüz. Demek ki karikatür,
durum tespiti yaptığı kadar, eylem tespiti de yapar ve eyleme çağrı işlevi
yükümlenir.” Aslında alıntı yapılacak güzel ifadeler bitmek bilmez. Ama hepsini
alıntılamak yerine size kitabı okumanızı öneriyorum. Sizi, hepimizi bu son
alıntıdaki konuyu düşünmeye çağırıyorum. Gerçekçi edebiyatın, sanatın
uygulayıcıları işte böyle olmalıdır. Yazarın da belirttiği durum tespitini,
direnme, eylem yapma ve çareyi en azından sezdirme ile sürdüren, bizi sağlam
kökleri olan bir ağaca benzeyen umutla besleyen eserleri okumak, okutmak
gerektiği için yazmak gereği duydum.
Kitabın e-satış sayfalarındaki tanıtım yazısına erişmek, google
hazretlerine adını yazıp tıklamak kadar kolay… O tanıtım yazısında şöyle bir
bölüm var:
"Hiçbir
ilaç, hiçbir kür, yaratıcı bir inkılâp heyecanı içinde yaşayan bir memleketin havası kadar insana sıhhat
ve şifa veremez." Yakup Kadri, "Ankara" romanında, böyle
yazmıştı. Uzun tutukluluk koşullarında sağlık sorunları had safhaya
ulaşan değerli bilim insanlarımızdan Fatih Hilmioğlu** için de diğer
tüm hasta tutuklular için de bu memleket havasını çoğaltmak, büyütmek
istiyorum.
Ve biliyorum ki, vapurda müzik yapanlara sahip çıkan, tepkisini sakınmayan
insanlar var artık. Dönüşüm başlamış bir kez. Bu daha başlangıç, Yalçın Küçük’ün tasarımı ve sevdiği deyişi ile
yepyeni bir AKM kurmaya kadar, daha doğrusu AVMlerin yerine AKMleri çoğaltmanın
yolunu açana kadar mücadeleye devam.
*Fırtına
İkliminde, (Doğu Kitabevi, Şubat 2014, 192 sayfa) diğer kitapları: İnsan Arayışı (1992) Gül Olan Toprak (1997)
Düşkıranlar (2000) Kopuş Sahneleri (2002) Noterler ve Edebiyat (2005)
Düşkıranlar (2000) Kopuş Sahneleri (2002) Noterler ve Edebiyat (2005)
**Bu yazı yayınlanmadan
önce F. Hilmioğlu Anayasa mahkemesi kararı ile tedbiren tahliye edildi
FIRTINA İKLİMİNDE ADLI KİTAP TANITIM YAZISI NİSAN 2014'TE BERFİN BAHAR DERGİSİNDE YAYINLANMIŞTIR