OKUNMUŞTUR(*)
(*)(okuyacağınız kısa deneme günlük
tarzı ve adını OKUNMUŞTUR olarak belirlediğim çalışmalarımdır. İlk kez
yayınlıyorum. Yine geleceğim bir tür imza gibi bölüm sonlarında ter
almaktadır.E. O.)
Daracık bir sokak say burayı. Gelişsiz
gidişsiz bir yol. Yanlarda ağaçsız kaldırım ve yüksek binalar var say. İçinde
etten kemikten karaltılar gri dumanlar savrulan bir yol.
Oda dersen taşarım çünkü kapalı olur kapı pencere ne hikmetse. İki adımlık da olsa bir yol diyelim adına. İşte kalemsizliğim ve kağıtsızlığımla başladım söz dizmeye o yolda.
Uyurgezer sözler dizdim. Unuttuğuma yandım uyumaz zamanlarımda...
Yine geleceğim.
Oda dersen taşarım çünkü kapalı olur kapı pencere ne hikmetse. İki adımlık da olsa bir yol diyelim adına. İşte kalemsizliğim ve kağıtsızlığımla başladım söz dizmeye o yolda.
Uyurgezer sözler dizdim. Unuttuğuma yandım uyumaz zamanlarımda...
Yine geleceğim.
Yeni yaprak veren çiçek kıvancı ile
rüzgara karşı üşengeç gerinmeler günü. Bir kitap bitirme rahatlığım üzerimde
bugün. Çok ağrıma gitti o şiir. Şiirlere yorum yapamadığımda anlıyorum ki içim
çok konuşmakta, o hıza elim yetişememekte. Bazen bombalanmış gibi dağılıyor,
bazen de hüzün taramasından geçmiş gibi oluyorum.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Gezgin duygu. Sevincin öngünü diye
tarih attığımdan belli. Bir dinamodan üreyen çoğulluğu sevginin. Tüm evrene
yayılışı. Tek tek dönen gezegenlerin çarpışmasız bilgeliği. Gidişim su üstünde
bir yaprak.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Koklaya koklaya gidip bulacağım
bahçedeki ağacı, ıhlamur kokusu dolacak kucağım. Karşılamalar giyip çıkardığımı
unutunca, sabaha beni o uyandıracak.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Herkes örüyordu. Sen duvarın ardında
kaldın, saç örgüleri çocukluğun. Çingene sepeti balık oltasının yanında hüzün. Bir
daha ör saçlarımı, beyaz kurdelemi düşüreyim aklına...
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Ölmek bu mu... Bir daha görememek ... Bir
daha sayfalarında gezinememek mi site ölümü
diriminde merhaba geldik işte al sana bir hayat öpücüğü dize.
Yine geleceğim.
diriminde merhaba geldik işte al sana bir hayat öpücüğü dize.
Yine geleceğim.
İçinden çıkılmaz bir sorun değil. Çorap
söküğü gibi... Sen önce çorabı kaçır. Gelir gerisi.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
İnsan Yakana, Ne zor seni anlamak. Kocaman
bir nefretten oluşan yüreğin var. Gerisi hiç. Nasıl öğreneceksin bilmem. Bir
gün öğren bunu. Yaktığın insan, yeryüzüne sevgi ekmeye çalışıyordu. Geldi,
sevdi ve yandı. Yine gelecek. Çünkü ben varım ve…
Yine geleceğim.
Gece karanlıktır. Gökte ay yoksa da
ışıtırım ben. Çiçekler, yaydığım sevgiden alır nasibini. Gün ışır. Kuş korosu
içimin cıvıladamasıdır. Issız sokaklarda son kez kucaklaşan sevgililer ısınır
sıcağımla. Sonra...
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Hiç zorlanmamış bakışların kilidi.
İçeriden alınan bir şey de yok. Peki, neden bir şey var fazladan, yıkan ama
güçsüz kılmayan? Erirken canı acıyan kar. Üzerinde ayak izleri
barındıramadığından… Hüzün giderken alıp başını, bir tek şarkım olacak içimde
hep çalan ve ben...
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Bir damla çiğ. Yaprağın ucuna doğru
süzülüyor. Tam damlamak üzereyken durduğu yerden aşağıya bakıyorum. kuş
yuvasında yavru kuşlar. Susamışlar. Damla kıpırdamıyor.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Önce güzelce kazacaklar tarihi. Sonra
da yontacaklar kendilerine. Sonrası, girdabında hayatın bir sürüklenme. yeni
bir tarih yazmak için tutunmak gerek önce emeğe, sonra el ele....
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Dinliyor musun? En sessiz halimizle
siniyoruz. Kapıları örtüyoruz. Pencerelerde perdeler çekilmiş. Eksik filelerle
dönüyoruz evlere. Korkuyoruz bir yandan da.
Ey dik başlı ürkmez meydanlar...
Yine geleceğim.
Ey dik başlı ürkmez meydanlar...
Yine geleceğim.
Sende kalsın istemem, çocuk gibi o
senin bu benim demem... Giderken. aşk benimdi, şimdi hiç kimsenin. Oyuncak
ettim, hükmettim, aşkı özgürleştirdim.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Kucağımda merhaba izi. Döndüm geldim,
balık kokuyordu ev. Sabah olunca acılı kıvranışlı zaman sardı odayı. Ardından
bir sevinç kümesi geçti penceremden. Geri geri gidiyor ayağın, ayağım,
ayağımız. Giden bir yarımdı ... Geriye kalan benleyim şimdi.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Bir tente altında bekledim yağmurun
dinmesini... Sonra vaz geçtim.
Bir tente altında yağmurun sokak lambasındaki ışıltısını izlemenin tadına vardım. Sonra vaz geçtim. Bir tenteden çıkıp yağmurun altında ıslandım. Sonra vaz geçtim. Bir tente altı güvencesi özleyenlerle, yağmurda ıslanmanın tadını çıkaranları anlamaktı işin aslı. Ondan sonra yağmur ile sarmaş dolaş, yağmur ışıltısı sokak lambasından gözlerime taşmış olarak, sevdiğim bir şarkı içimden geçti gitti.
Yine geleceğim.
Bir tente altında yağmurun sokak lambasındaki ışıltısını izlemenin tadına vardım. Sonra vaz geçtim. Bir tenteden çıkıp yağmurun altında ıslandım. Sonra vaz geçtim. Bir tente altı güvencesi özleyenlerle, yağmurda ıslanmanın tadını çıkaranları anlamaktı işin aslı. Ondan sonra yağmur ile sarmaş dolaş, yağmur ışıltısı sokak lambasından gözlerime taşmış olarak, sevdiğim bir şarkı içimden geçti gitti.
Yine geleceğim.
Bu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak
şimdi, yoksa bıraksak da koksa mı iyice,
kokusu çürümüşlüğümüze bulaşsa, çürüğümüzden ürese Günyüzü.
Yine geleceğim.
kokusu çürümüşlüğümüze bulaşsa, çürüğümüzden ürese Günyüzü.
Yine geleceğim.
Görece mutlak ve yaygın geçici olan
arasına limon çiçeği yaprağı iliştirince, kokusu her iki tarafa da taşınır.
Görece mutlak, koklar, ve evrene saçılır limon çiçeğindeki çağrışımsal koku;
yaygın geçici olan da koklar, kokusu içine işler. Sevgi de böyledir. Ya saçılır
evrene ya da içe işler. İkisi de birbirine dönüşebilirliği korumaktadır özünde.
Biri diğerinden öncelikli değildir. Önemli olan ise koku alma yetisidir.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Soğuyan lavlar neyin sonucudur? Bir
yanardağın içsel dinamiğinin coşkusu da olabilir öfkesi de püsküren. Sonunda ne
için olursa olsun lavlar soğur katılaşır. Kütleler halinde yer kabuğa karışır.
Sönmüşlüğü bir yanardağın, bir sonraki patlamasının sessiz habercisidir.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Pollack Atları Da Vururlar filminde dans ettirdi gençleri
ya, 1500 dolarlık bir ödül içindi her şey... Büyük krizdi. 1929 yılları… Yetmiş
yıl geçti aradan.Şimdi dans ediyoruz gönüllü olarak ve öyle ödül bile
ummadan.Dans edin sokaklarda, bahçelerde, metrolarda, otobüs
duraklarında...Dans edip gülümseyin etrafa.Okunmasın denen yazıları okuyun.
Yaz deneni yazmayın. Yüzünüze kapanacak kapılara engel diye
uzatın ayağınızı.
Soluyor çiçekler görüyorsunuz. Çiçekler ekin, sulayın.
Çağırın tüm Pinokyoları, anlatsınlar minik burunlarıyla. Burunları hiç
uzamasın.Gerçek; dayanılmaz ağırlığını çekiç gibi indirse de, bulutlardan fal
bakın, sulara maya çalın. Uzaklarda bir yerlerde kıpırdasın insanlar, yola
çıksın. İri şişman ve kara parmakların gösterdiği yönün tersine gitsinler.
Dönüşlerinde bambaşka sürgünler vererek geleceklerini bilelim yeter.
Ben yine geleceğim.
Her temizlik bir kirliliğin nedeni
oluyordu. Ağlamaya başlarken gülmek bitiyor, konuşmaya başlarken susmak
bitiyor, sevmeye başlarken de sevmeyişler, ya da beteri; nefret.
Bu gün arınmak gerek artık. Kirin diz boyu olduğu yerde, arınma kıpır kıpır bir bebek.
Gidiyorum diye haykırsak, fısıltısı kulaktadır yine geleceğimin.
Yine geleceğim.
Bu gün arınmak gerek artık. Kirin diz boyu olduğu yerde, arınma kıpır kıpır bir bebek.
Gidiyorum diye haykırsak, fısıltısı kulaktadır yine geleceğimin.
Yine geleceğim.
Zehirli bir şeker senin öfken. Bayram
et. Şekerli dilinle zehirle. Pamuk prensesin yediği elma gibi. Minicik bir
irinli imge sal ortalığa. Her yeri kapla. Sonra sıra bana gelsin. Tadımdan
şişmanlasın ruhun. Bir bulutun kenarından yağsın mesirdizge. Kapışsın payını
çocuk sevinci.
Git oraya şimdi. "Cama vuran dalga" ol. Yoksul diye girilmezden geç. Özü varsıl bir süpürge gibi çıtırda.
Git oraya şimdi. "Cama vuran dalga" ol. Yoksul diye girilmezden geç. Özü varsıl bir süpürge gibi çıtırda.
Yine geleceğim.
Hani sen saf temiz duygularla
ötekilerin tümünü kucaklıyordun da ötekinin varlığını onaylamış olarak
ötekisizliğin önünü tıkıyordun ya, işte artık bu da çürüdü.
Atlamak gerek bir engeli daha. Ötekisizliğe giden yol ötekilerin çürümesinden geçiyor.
Ben gidiyorum o yola, gelir miyim bilmem.
Yine geleceğim.
Atlamak gerek bir engeli daha. Ötekisizliğe giden yol ötekilerin çürümesinden geçiyor.
Ben gidiyorum o yola, gelir miyim bilmem.
Yine geleceğim.
Bu gece gökten bir çürümedir düştü.
İçime işledi ayaz gibi. Bak nasıl da kurtlu küflü ve kokusu çıkmış. Fark
etmemek imkansız. Hatırlamaya çalışıyorum eski halimi... Öyle baskın ki düşümü
bile terk etmişim. Oysa biliyorum ben böyle değildim. Bir dahaya yaz beni,
unutmamak için yaz.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Güzel nedir? Duyulara bağlı bilginin
mantığı mıdır nedir? İç dünyamızla örtüşen midir? Nesnel bir tanımı olduğunu
bir bilsem güzelin, onu alıp yaşantımın tam ortasına yerleştireceğim.
Ama ondan önce estetik denen şu felsefe konusunu bir ince ayar yapmalı.
Yine geleceğim.
Ama ondan önce estetik denen şu felsefe konusunu bir ince ayar yapmalı.
Yine geleceğim.
En sevdiğim renk tayf rengi. Hepsini
barındırır içinde ama hiç birini öne çıkarmaz. Uyum/harmoni ne dersen de...
İşte önemli olan bir güçtür ki, o çarkı çevirir ve renkleri tayf renginde
harmanlar. Yoksa ötekiler didişmesi sürer gider. Nasıl mı ortaya çıkar o güç?
Çalışarak, üreterek. Severek.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Duydukça ürpereceğimiz bir müzik olacak
aramızda. Sayfalar dolusu suskunluktan süzülecek kavlayan yara. Sonra elimizle
iteceğiz geçmişi ki yarının esintisi dolsun içimize. Dolacak da tabii. Soluk
alıp vereceğiz herkes gibi. Havasız kalmaktansa diyeceğiz böylesi de iyi. Sonra
hep müziğimizi dinleyeceğiz.
Yine geleceğim.
Mum eridikçe ışık verir. Ama önce
kibriti çakmak gerek. Ondan da önce karanlıktan bıkmak... Kilitlenmiş
kapılarını aklın, kapanmış içleri, durmuş saatleri sıraya koymak gerek. Ateşsi
soluğunu üfleyince mum, rüzgarın yönünü anlayıp ışığa yol açmak...
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Çıktım damdan topladım, üç bomba. Üçü
de karışmış insan parçalarına. Evirdim çevirdim anlamadım bombayı. Oysa her
parçası insanın konuşuyordu. Eğildim kulak verdim. Duyduğum en güçlü koro.
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Şehrin ışıkları parıldar. yanıp sönen
yıldızlar gibi... Biri söndüğünde diğeri yandığında uzaktan bakınca fark edemez
insan... Bizim gibi, insanlık gibi. sönenin yerini alır diğeri.
Yine geleceğim
Yine geleceğim
Kendini bulanık suya atsan, bir berrak
kürecik olarak ne kadar bulanıklık içine işlemeden kalabilirsin? Bu suyun
içindeki hareketine bağlıdır. Kıpırtısız bir berraklık er geç bulanıklığa
dönüşür. Eğer berraklığınla çaydaki kaşık gibi hızla dönersen dibe çökertirsin
tüm bulanıklığı. Ama bu tek başına hızlı devinim ne kadar sürebilir... Ya da
kendin gibi berrak kürecikleri çoğaltırsın. O zaman oranlar değişir. Tortulu
bulanık su çöker dibe; ortam, yeni küreciklerle genişler. Dünya bu devinimlerin
okyanusu...
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.
Umut, toprağa ekilen tohumun
yeşermesi beklentisi
İnanç; havanın, toprağın ve tüm diğer koşulların yolunda gideceğine ve tohumun yeşereceğine güvenmek.
Sevgi; tohumu ekerken, toprağı çapalarken, yağmurda gelişmesini izlerken, yeşeren meyvesini tadarken bizi gayretli yapan duygu.
Yine geleceğim.
İnanç; havanın, toprağın ve tüm diğer koşulların yolunda gideceğine ve tohumun yeşereceğine güvenmek.
Sevgi; tohumu ekerken, toprağı çapalarken, yağmurda gelişmesini izlerken, yeşeren meyvesini tadarken bizi gayretli yapan duygu.
Yine geleceğim.
Kaldı mı bir esneme payı? Gerilmiş yüzü
dünyanın. Yüzsüz yüzünde patlayan tokat olalı elim, şenlik. Elim, dirim taşıyan
patlaklarından. Elimi tut.
Yine geleceğim
Yine geleceğim
dinle bak nedir kokusu çağlarımın:
Çocukluğum mandalina kokusudur. Okul yıllarım kolonya... Genç kızlık, iğde
çiçeği kokusuyla tanışma... Sonra kokusuz yıllar... Bir ara tarçın gül suyu
loğusa şerbeti. Pudra... Sarı çiçekleri katır tırnağı aşkın, ve bir zaman tüm
kokuların farkında olma...
En sonunda eski kokuları anımsama. Yaş, kabarık ve taze toprak kokusunda
doğum ve ölüm yan yana
Yine geleceğim.
En sonunda eski kokuları anımsama. Yaş, kabarık ve taze toprak kokusunda
doğum ve ölüm yan yana
Yine geleceğim.
devenin hörgücü gibi toprağın üzerinde
kar
lazım oldukça içine akar
bilgi gibi...
hiç kurumayan çeşme olsun diye göze göze yüreğim.
yine geleceğim
lazım oldukça içine akar
bilgi gibi...
hiç kurumayan çeşme olsun diye göze göze yüreğim.
yine geleceğim
Ağzını büzmüş duruyor tomurcuk.
Öpücüğünü hazırlamış da konduramamış henüz. Güneş az. Işığa yönelen bir dudak
gibi patladı patlayacak kasım patı.
Yine geleceğim
Yine geleceğim
Yazma diyorum, böyle zamanlarda
yazma... Bir elin düzeltir diğeri bozar dengeni çürürsün. Çatlarken kabukların
makyaj gerekmez biliyorsun. Sadece ol bir yerlerde, limon gibi sararmış yüzünle
büzülmüş bir kenarda bekle. Beklerken aklına ne üşüşürse üşüşsün sakın kaleme
uzanmasın elin. Sen şimdi gözünü de yum. İki kaşının arasındaki derinleşmiş
çizgiye sor beni, kaç yılda olmuşsa o iz o kadar yıl beni düşle...
Yine geleceğim.
Yine geleceğim.