ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

11 Ekim 2011 Salı

ANLAMLI İZ




Elinde kalem her an yazacakmış gibi bekliyor. Tıpkı her an hazır bir bavulla hiç yerinden kıpırdamamak gibi.
Kapının ötesi, mahallenin, şehrin ve şehirleri bağlayan yolların değişen iklimlerde güneşi kışı ve bilmediği dilleri, o bilinmedik dillerde yaşayan insanlarıyla çağırmaktadır.
Kapılarından içeri girip mutfak sohbetlerine kulak vermeyi, küfürlü atölyelerde koca bıyıklıları veya dökülmüş saçlarından kalan birkaç tele genç süsü vermeye çalışanları tek tek kendi mahallesine taşımayı ister.
Kalemin ucuna getirip bir bir yok edilecek özlemleri köklerinden koparmaktan değil, hiç kökü olmayışın özgürlüğünü anlamaya çalışmaktan yoruluşu, anlamın en köksüz bir insanı bile kavrayabileceğine yapışıp kalmayı da geçer bir kalem…
Anlam, kasları kıpırdatan güç gibi görünmeden harekete geçirir önce düşleri, sonra bedenleri. Anlam verişimizle anlamsızlaştırışımız arasında ilerleriz. Yıllarca biriken küpürleri olduğu gibi çöpe göndeririz bir gün. Toplanan tüm tohumlar, midye kabukları ve anıları seçer seçer atarız. Bizden sonra nasıl olsa hepsi anlamsızlıktan yok olacaktır. Bir köke yapışıp yaşamakla unutulmak gelgitlerimizdir. Unutmaktan unutulmaktan daha önemli buluruz, kalıcılığı. İz bırakma derdimiz de bundandır. İz, kalemin ucunda biriken mürekkep gibi bulaşıp durur hayata…
En acı anı, bol iz bırakır, en güçlü güdünün izi taşınır geleceğe. Kültür izi taşa kâğıda düşer, ırmaklar akarken duyulan müziğe siner. Kayalara çarparak damlarda tıpırdayarak kalp atışlarının güvencesinde büyür müziğimiz.
Koro başlar. İnsan sesleri konuşmalar kalabalıklar başlar.
Sonra durup dururken öyle bir şehir özleriz ki, gürültünün ve hareketin yanı başında dimdik ve sonsuz sessizliği ile dağlar yükselir ve şehrin yüzüne çarpan utanç rüzgârlarını keser atar. Yalındır. Uludur. O şehrin, buluşup birbirine söyleyecekleri olanların, konuşup dinlerken el kol hareketleri ve mimikleri ile kıpırdayan kafeleri de, yalnızlaşmamış insanlarla dolup taşar.
Evin Okçuoğlu