ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

26 Mart 2007 Pazartesi

Dünya Tiyatrolar Günü 27 Mart


Bu Oyun Oynanmamalı

Dünya Tiyatrolar Günü 27 Mart… Tiyatronun sanat dalları içinde edebiyata komşu olması ve alımlayanıyla yüz yüze olan yanı beni hep etkilemiştir. Sahne ve koltuklar arasında kurulan sihirli bağı solumaya alışınca bırakamaz insan… Salonların dolu olmasına aldırmadan, ne yapıp edip bir yer bularak izlediğim oyunlar olmuştur. Bir tiyatro sezonunda ne çok izlenecek oyun var diye sevindiğim zamanlar da oldu. Bu oyunlardan biri de Bu Oyun Oynanmamalı idi. Günümüzde politik alanda oynanan oyunları gördükçe de aynı başlık aklıma gelir.
Tiyatrolarda oturup o ‘sonuç’u izlerken, bunun bir de uzun emeklerin harcanarak hazırlandığı ‘süreç’ kısmını düşünürüm. Provalara gelene kadarki hazırlıklar, giysi, müzik ve nihayet prova…
Televizyonlardaki diziler acaba tiyatroya rakip oluyor mu? Hayatımızın her alanında olduğu gibi gönlümüzü beslerken de ekonomik koşullarımızın kıskacında olmamız nedeniyle, sanatın alılmayıcısız kalmasına üzülüyorum. Piyasada yemek, içmek, giymek için ucuz olana yönelen halk, sanat ürünlerinde de aynı yola sapıyor. Ama yine de böyle davranmak zorunda bırakılan insanlarımızdan yakınmak da bir yol değil. Tüm ekinsel ürünlerde olduğu gibi, tiyatroda da kısıtlı olanaklar hem tiyatro çalışanlarını hem de izleyenleri etkilemekte. Çözümler ise, ya dış destek, ya kaliteyi düşürmek ya da çekicilik adına özü boş ürünler sergilemek oluyor. Gerçek bir çözümün ise belki de yeri köşe başlarında. Sokaklara çıkmaktan söz ediyorum, duvarları yıkmaktan ve sanatı insan kalabalıklarının içinde yapmaktan. Brezilyalı tiyatro yönetmeni Augusto Boal’ın yaptığı gibi… Boal Ezilenlerin Tiyatrosu adını verdi tiyatrosuna… “İnsanın bütün faaliyetleri politiktir ve tiyatro da bu faaliyetlerden biridir” diyen Boal, tiyatronun etkili bir silah olduğunu da belirtiyor. Tabii ki bu silahı kimin kullandığı önem kazanıyor burada. Boal: “Egemen sınıflar tiyatroyu sürekli olarak elde tutmaya ve bir hükmetme aracı olarak kullanmaya çabalamaktadırlar… Ancak tiyatro bir özgürleşme silahı da olabilir,” diyor. Bizim ülkemizde de özgürleşme adına yapılan tiyatro çalışmaları oldu. Egemenlerin sık sık saldırısına uğrayan, basılıp engellenen tiyatro salonlarında hiç bulunmamış olabilirsiniz. Ama yine de ortada güçlü bir silah gibi duran tiyatro yöntemiyle neyi nasıl söylediklerine bakıyor olmalısınız. Dünyanın daha fazla beklemeye gücü kalmadı. Zaten Boal 25 Ekim’de Tom Magill’in yaptığı söyleşide bakın artık devir ne devri diyor:
“Tom: Augusto, çalışmalarının çoğunun sonucu bu güne kadar olanın; oyuncu ve seyirci farklılığı, hayal ve gerçek farklılığı, iç ve dış, genel ve özel, yurttaş ve yasa yapıcı farklılığı gibi güvenli görünen sınırların/engellerin yıkılması. Yakın gelecekte başka ne gibi engelleri yıkmayı istiyorsun ve neden?
Boal: (Gülerek) Sanırım bütün engeller zaten yıkılıyor ve şimdi düşündüğüm, yıkmak yerine bazı sınırları güçlendirmeliyiz. Dünyada var olan en korkunç şeylerden biri olan ırkçılığa karşı yeni duvarlar kurmak. Irkçılığın bir biçimi; kabul etmemek demek olan, diğerinin varlığını kabul etmeyen hoşgörüsüzlüğe karşı bir duvar. İnsanlığın yarısı olan kadınları köleleştiren cinsiyetçiliğe karşı bir duvar. Hepimizi robot yapmak üzere kendimizin klonları haline getiren küreselleşmeye karşı bir duvar; yani engeller koyma zamanıdır, hoşgörüsüzlüğe, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ve küreselleşmeye karşı etkin savaşım için duvarlar yapma. Ve insanları yeniden bir araya getirme.”
Kimimiz elinde fırça boya ile, kimimiz kalem kağıtla, kimimiz sahnede olabiliriz. Bazen kişisel kaygılarımızı, korkularımızı bazen toplumsal sorunları sanatla edebiyatla anlatırken unutmayalım ki en önemlisi sevgiden kaynaklanan üretkenliği, bunun verdiği gücü de yürek dolusu haykırmak gerektiğidir…
Ezilenlerin tiyatrosunun duvarları, yarının özgürlüğüne engel olan her şeye karşı yıkılmaz olsun.