pis kokuyorum
bu günlerde yas
tutma rengi gibi kokuyorum
çiçekler solarken
pahalılar diye
yoksul bir adamın kuraklıkta
ölüşü gibi
az sonra yağmur yağacağı
kesinliğiyle
küçük bir felaket
tarihi gibi kokuyorum
bütün cesetleri
barındıran
inanca dönüşmüş eski
bir gayya kuyusu gibi kokuyorum
muhteşem ateşi
saygıyla kutsanmış
denizden çok uzak gibi
kokuyorum özrüm yok
bir nebze kokudan
öleceğim
yetersiz
başsağlıkları gibi kokuyorum
solgun gölgeler gibi
ölü evi gibi
demirin teri gibi kokuyorum
toz gibi
ayışığında toprakkayması
labirent girişine
bırakılmış kemik gibi
gündoğumunda
buharlaşan
sadece benim
bildiğim bir hayvan gibi kokuyorum
solgun kadifemsi
bir çocuğun kötü
çizimi gibi kokuyorum
sonsuzluk gibi kimsenin
aramadığı
her şey için çok
geç olduğu zaman gibi kokuyorum
I Stink
I smell like the colour of mourning on those days
when flowers wilt due to their price
like a poor man dying in a drought
with the certainty that it will soon rain.
I smell like the history of a small catastrophe
that has kept all the corpses
I smell like an old mess turned into faith
its great flame anointed with respect.
I smell like too far from the sea I don’t make excuses
I’ll die a little bit from this smell
I smell like meagre condolences
like pale shadow like dead house.
I smell like the sweat of iron like dust
landsliding in the moonlight
like a bone left at the entrance to the labyrinth
in the dawn vapours.
I smell like an animal only known to me
faint over velvet
I smell like a child’s bad drawing
like eternity no-one would look for.
I smell like when it’s too late for anything.
Roque Dalton