ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

4 Kasım 2008 Salı

Enternasyonalizm ve Ulusalcılık

Marks uluslararası emekçiler birliği toplantısındaki konuşmasında şöyle diyor;
"Geçmiş deneyimler, farklı ülkelerdeki emekçilerin yürüttükleri tüm kurtuluş savaşımlarında bulunması ve onları sıkı bir dayanışmaya yöneltmesi gereken kardeşlik bağı ihmal edildikçe ve çabalar birbirinden kopuk oldukça, bunun, ortak bir yenilgiyle cezalanmayı beraberinde getireceğini göstermektedir. " ( Marx-Engels- Seçme Eserler)
Leninse şöyle diyor; "Tek bir gerçek enternasyonalizm vardır ve bu, kişilerin bütün kalbiyle kendi ülkesindeki devrimci hareketin ve savaşımın gelişmesine çalışması, bu savaşımı yalnızca bu hareket çizgisini, istisnasız her ülkede propagandayla, sempatiyle ve maddi yardımlarla desteklemesidir." (Lenin-Tüm Yapıtlar)
Yine Lenin,"Burjuvazi, kendi ulusal istemlerini her zaman ön plana koyar ve bunu, kesin bir şekilde yapar. Proletarya açısından ise, bu istemler sınıf savaşımının çıkarlarına bağımlıdır."diyor.
Manifesto da, "emekçilerin ülkesi yoktur" diyor Marks, ve bunun çıkış noktası yukarıdaki Lenin alıntısında yatmaktadır.
Ama başka bir önermeyle de şunu diyor; "ilk önce politik üstünlük kazanması, ulusun öncü sınıfı olmaya yükselmesi ve ulusu oluşturması gerektiğine göre, bu açıdan kendisi de, burjuva anlamda olmasa da, ulusaldır." (Marks- Engels, Tüm Eserler)
Lenin bu iki önermeye, vurgu anlamında açıklık getiriyor, bu iki önermeyi birbirinden ayırmanın "olağanüstü hatalı" olduğunu vurguluyor. Bu iki önermenin gerçek anlamı, burjuva milliyetçiliğini reddeden proletaryanın, emekçileri kendisiyle birlikte anti-kapitalist savaşım içinde sürüklemesinin ve ulusu sosyalizme götürebilmesi bakımından, proletaryanın, ulus içinde öncü sınıf durumuna yükselmesinin zorunlu olduğudur. Proletarya, ancak bu anlamda ulusaldır ve onun sınıf çıkarları, ancak bu sınırlar içinde tüm ulusun çıkarlarıyla bağdaşır.
Oportünistler her iki önerme arasındaki bağıntıyı koparırlar ve her birine milliyetçi bir sapma kazandırmaya çalışırlar. Lafazan solcular ki, bugün çok yaygındır,"emekçilerin ülkesi yoktur" önermesini mutlaklaştırmaya çalışır.
Diğer eğilim ise sağ da kendini gösterir ve "proletaryanı n kendisinin ulusu oluşturması" önermesini mutlaklaştırır.
Her iki eğilim de, özünde milliyetçi bir sapmadır ve gideceği yer eninde sonunda burjuvazinin kampıdır.
Bugünkü koşullarda ulusal kurtuluş hareketlerinin ideolojisi karşısında proletaryanın tavrına ilişkin, Lenin’in önermelerinin anlaşılması çok daha büyük önem taşımaktadır. Lenin’in tüm anlatımlarına baktığımızda, bu ideolojinin ana içeriğini oluşturan milliyetçiliği karmaşık ve çelişkili bir görüngü olarak kabul ettiğini görürüz.
Lenin hep aynı tarzda ele almanın olanaksızlığını göstermiştir. "Olumlu bir yol izlediği, sömürgeciliğe, ulusal baskıya ve feodal kalıntılara karşı çıktığı zaman burjuva milliyetçiliğini desteklemek, bir Marksistin zorunlu görevidir.
Fakat proletaryanın, milliyetçiliği desteklerken varabileceği son sınır budur. Çünkü bu sınırla birlikte, burjuvazinin, milliyetçiliği güçlendirmek amacıyla kesin bir faaliyete başladığı görülür."(Lenin, Tüm Yapıtları)
1969 yılında toplanan komünist ve işçi partilerinin uluslararası danışma toplantısı var. Burada alınan, emperyalizme karşı savaşımda görevler başlıklı karar da şöyle diyor; "her komünist partisi, eylemleri açısından kendi işçi sınıfına ve halkına ve aynı zamanda uluslararası işçi sınıfına karşı sorumludur. Her komünist partisinin ulusal ve uluslararası sorumlulukları, ayrılmaz bir bütün oluştururlar. Marksist- Leninistler, hem yurtsever, hem de enternasyonalisttir; hem ulusal dar kafalılığı,hem de ulusal çıkarların önemsenmemesini, küçümsenmesini ve hegemonya çabalarını reddederler. "
Milliyetçilik bugün eskiye göre çok daha çeşitlilik göstermektedir. Örneğin emperyalist şovenizm tekelci sermayenin kozmopolitizminin, ulusal nihilizminin savunuculuğu yanı sıra, beyaz ırk ve siyah ırk milliyetçiliği biçiminde de kendini gösterir.
Emperyalizm gericiliktir, bugün bu gericilik koşulları daha güçlü ve yaygın seyretmektedir. bu koşullarda burjuva ideolojisi olan milliyetçilik kendini kozmopolitizm olarak göstermektedir. Bu tekelci sermayenin, gerici milliyetçiliğin öteki yüzüdür.
Egemen emperyalist güçler, egemenliği altındaki küçük halkları denetim altında tutabilmek için diğer halkların emekçilerini ulusal değerlere, özgürlüğe ve bağımsızlığa bel bağlamanın anlamsız olduğuna inandırmaya çalışmaktadır. Burada kullandığı silah ta kozmopolitizmdir.
Emperyalizm bu silahı sömürülmekte olan halkların direncini kırmak için kullanır. Emperyalizm in ideologları, bilim adamları, politikacıları hepsi bu emperyalist egemenliğin pekiştirilmesi için ulusal devlet fikrine sarılmanın anlamsız olduğunu kanıtlayabilmek için var güçle çalışmaktadırlar.
Sonuç olarak, kozmopolizm ve ulusal nihilizm bir emperyalist ideoloji olarak tekellerin hizmetinde olana bir ideolojiktir ve bugün emperyalizmin buna çok fazla ihtiyacı olduğu görülüyor.
Bu ideoloji daha şimdiden ulusal farklılıkların zorla, özümseme yoluyla ortadan kaldırılması gerektiğini savunmaktadır. Ve bugüne kadar ve bugün hâlâ emperyalistler böyle yapmıyor mu!
Biz bunun karşısına ne koyuyoruz, Marksist- Leninist öğretiyi koyuyoruz.
M-L ulusların kaynaşmasını olağan bir süreç olarak ele almakta ve bunun da ancak uzak bir gelecekte, yalnızca özgür bir ulusal gelişme temelinde olacağını göstermektedir.

Fikret Uzun