ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

MERHABA KONUK ,

SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ.


ŞİİR ÖYKÜ VE DENEMELERİM -GÖRSELLER

6 Kasım 2008 Perşembe

Örgütlü Toplum Sahnesi

Dünya seyircisi rahatladı. Yeni başkanlarını seçtiler ve dünya balonunun havası da böylece alınmış oldu. Seçimler bile bir taktik halini almış durumda. Oyalayıcı bir örtü ve çarpıtmanın ülke çapına yayılması… Şimdi de makyaj öyle yapıldı ki yeni lidere, hem rengi hem söylemi ile hem de beklide önceden yazdırılıp popülerleştirilmiş kitabı ile MİŞ GİBİ yapmada zirve oldu. Demek öyle aşırı uç bir söyleme gerek duyacak kadar toplumsal basınç oluşmuş. Ne kadar basınç, o kadar hava kaçırttırma dünya balonunun sibobundan.
Dünya yönetiminin ulusüstü sermayenin elinde olduğunu ve dünyayı yöneten gücün asla değişmediğini bilenler bu duruma gülüyorlar. Ama acıklı bir gülümsemedir bu. Yoktur birbirimizden farkımız deyişini bir kez daha ve sadece obamasal olarak değil, tüm ülkeler için düşünmelidir.
Siyasi ya da sivil hangi parti ya da örgüte baksanız, derin bir kuyudur göreceğiniz. Akılların özgürce düşünmesini engelleyerek, hapsetmek içindir hepsi. En azından bu kuyularda denetim altında tutulmuş olursunuz. Olabilecek her türlü “hava alma” eylemi de bu kanallardan yürütülür.
Bağımsız bir halk tepkisi olarak nitelenebilecek tepki ne yazık ki yakın geçmişte pek olmadı. Kirlenme her yeri sarmış ve somut olarak kendini göstermekte iken, sadece saf ve temiz olanın soyut halini kirletemezler. Soyut olan kavramsal olandır. Yaşamın içinde yer almayan…
Teori ya da ideoloji temizliğini korumak aklı hapishanelerden çıkarmak gereğini vurgulamak bu nedenle gerekiyor. O nedenle dünya Marksist Leninist kitaplara yöneliyor. Asıl kaynağa. Ama çevirmenine yayınevine dikkat etmeli yine de… Malum dağların kızı Heidi’ye namaz kıldıran bir basın dünyası içindeyiz.
İnsan doğası dış tehlikeden kurtulup bir çatıya “sığınma” gereği duyduğu için kendi sığınağını inşa edememektedir. İlk tepki ilkel tepki ve olana sığınmaktır. Oysa olan zaten yanılsama aynalarından başka bir şey değil. Ne biçim renk ve tarafta olursa olsun başkasının oluşturduğunun altında kendi aklımızı kullanmamız sınırlı kalmaya mahkum. Düşünme üşengeçliğimiz de bu konuda bizi yanıltmakta. Buna bir de insanların bilgileri kategorize etme alışkanlığını eklemeli. İnsan aklı yeni gelen bilgiyi alır, evirip çevirir, sonra onu eski bilgilerden hangisinin rafına kaldıracağını araştırır. Yeni gelen bir bilgiye yeni bir raf açmak gereklidir. Ama önce yeniye karşı bir tepki geliştirip çöpe atmak eğilimi de oluşur. Sonuçta bilgiler, gözlemlerimizin ve eski bilgilerimizin yeni doğan yavruları gibi özgün ve hayatla örtüşen bilgiler, nesnel bilgiler olmalıdır. Bu şekilde üretilmiş olan başka dış bilgilerle kaynaşması da gerekmez.
Bu geçilen süreçte bağımsızlık, aklın bağımsızlığı; parçalanamaz parça olarak kalabilmektedir.
Ancak o zaman bu yalan dekorlu, cinayetini bize kahramanlık diye yutturan ve daha birçok senaryoyu medya vs. yoluyla bilinçaltlarımıza kazıyanların kurduğu sahnede aklımızı sağlam tutabiliriz.