bir
sandal salınması gelgitlerimiz
tarihin
küflü evlerinde serin bir avludayız
aşkın
sonsuz kıpırtısında deniz.
asırlık
ağaç gibi sağlam ve sessiz
Evin Okçuoğlu
bir
sandal salınması gelgitlerimiz
tarihin
küflü evlerinde serin bir avludayız
aşkın
sonsuz kıpırtısında deniz.
asırlık
ağaç gibi sağlam ve sessiz
Evin Okçuoğlu
ağlama dedim
bugün kendimle söyleşirken
her sınava hazırlan
ya geçersin ya kalırsın
ne var bunda dedim ama boşuna
özüm yüreğini yormada
o deyişler yazılmış
o ezgiler çalıp söylenmiş
eksiği yok fazlası var
kalpten dile gelmiş
su gibi akmış gitmiş hepsi
tortusu ben
kalıntısı ben
yorgunluk neden dersen
kurumuş gözelerde
akarsu düşlemesinden
Evin Okçuoğlu
dünya taşlarını döküyor
yüzü hiç bu kadar çirkin olmamıştı
ölüm serilmemişti her yere
hayret edilecek bize
nasıl dayandı yürek
nasıl direndi onur
yüz yıl sonra sevdiğim
demişti ozan
o çoktan geldi geçti
bir gün elbet diyoruz yine
dünya yaşanası olacak
bunu nerden biliriz
tarih var akıl bilimle yürüyen
çıldırmış yanlar hep sönmüş
tek değişmeyen değişim
güldürmüş yüzleri bir zaman
şimdi aman aman
şimdi leyli leyli
şimdi el aman denen an
çok zor zaman
çok zor zaman
utanılası karanlıkta
dilimiz varmayan zaman
ahlar zamanı
vahlar zamanı
şimdi tiksinme zamanı
saç sakal şalvar
aç zaman
sır zaman
sonra her şey ayan beyan
dilimiz varmaz elimiz yüzümüzde
çocuktan utanma zamanı
çocuklardan
ah zamanı ahlar zamanı
çiçekler bezekler yetmez
dünyalar serse şefkatini yetmez
en son ne zaman düşünmüştünüz beni
yanık bir türkü kokusu sarmıştı evi
perşembenin gelişi belliydi hani çarşambadan
bilmem kaçıncı uykulardan uyandırmıştı sizi o
duygular
anlıyorum demiştim neden
bu aralar sessizdi dünyanız
yemeyip yanımıza koyduğumuz sözler taşmıştı sonra
ev hali işte
çıplak geziniyordu düşleriniz
ıssız odaların tavanlarına yapışık
hiç gözü kırpmayan iki göz
çeke çeke gelirdi aklımıza
ulu çınarların
heybetli duruşundaki giz
sonradan nasıl da açmıştı
solmaya yüz tutan çiçeğiniz
Evin Okçuoğlu
gittikçe sığmaz olduk gözaltılara
ellişer yüzer binlere vardık.
atıldıkça işten atıldık ekmek kavgasına
sığmaz olduk tecride, kapalıya
doğmaz olduk kıskaca cendereye
oturma eylemleri yürüyüşlerle çoğala çoğala
gittikçe doğmaz olduk bugüne/ kurduk güzelim
yarını
Evin Okçuoğlu
eskiden daha görkemli olurdu ölüm törenleri
şimdi sıradan ve abartısız
acılar peş peşe biri dinmeden diğeri gelip
damlıyor
göz yaşı kolyesine
şimdi abartısız gömüyoruz ölüleri
uzaktan sabır diliyoruz
acınız sağalsın diyoruz
ateşin düştüğü yere
yasımız bitmeden geliyor yenisi
ölüm sıradanlaşıyor sanki
kapanan bir devri selamlıyoruz
unutma yeni yüzyıl unutma dünya
kıydık kıyıldık yenişemedik daha
güzel günleri kurmak kaldı yeni çağa
Evin Okçuoğlu
sakın
bırakma sakın vazgeçme sevmekten
derler
ya aşıklar bazen
işte
bir yıldız sönmesin diyedir o
ertelenmesin
diyedir doğumlar
su
kapları dolu kalsın diyedir sıcak havalarda.
tazelensin
diyedir vazoda çiçekler
Evin Okçuoğlu
gözlerin
karanlığındaki keder kuyusudur
içine
doğru akan yaşlarla dolar taşar
bir
parıltı geçer yıldızlı aylı gecelerde üzerinden
soluğu
kesilmiş aşıklar bambaşka bir ezgide susar
Evin Okçuoğlu
hiç
oluşmamış bir ezginin duyulmadık notalarında sürmüşüm izini
en
derinde tutup nefesi
beklemişim
sonsuz devinimi
aynı
rüzgarda titreşirken uçurtmalar
aman
sakın
arapsaçı
olur ipler bir anda
ayıkla
pirincin taşını sonra
ayıkla
aysız gecelerin gezinen düşlerini
yutkunup
dur aldırışsız
uzak
bir gezegende
kavuşma
hevesini hiç yazma
şiirsiz
soluksuz bir başına
iyi
ki geçmiş esinti dersin
iyi
ki karışmamış ipler
kimi
bu yana
kimi
öte yana gitmiş
düşünsene
rüzgârsız
da uçabilmişim
kopsa
da kırılsa da
hiç
olmamış bir düşün içinde
hiç
yağmamış bir yağmurun altında
kendime
yığılıp kalan
hiçten
bir düşle titreşmişim
Sana bir ezgi göndermek istiyorum
Geziniyor ruhum şarkı türkü dünyasında
Bir ince ipliksi tel gerekiyor
iki yürek arası tınlayan
çocukluk düşlerimizden
penalar koşuyor tellere ses vermeye
Yetişkin günlerimizden kaynayan sel oluyor her vuruş
derin bir özün
diğeriyle kavuştuğunda çıkan o ezgiyi arıyor herkes
Biz ise çoktan ahengi tutturmuşuz
Bütün pembeler bütün çiçek salınımları seninle güzeldir
bilirim.
Rüzgarda yükseklerde beyaz bir taç gibidir başın eğilmez.
Bakarsın uzaklara deler geçersin duvar demez yol
demez uzak demezsin
bakışın koşar gelir de bir ela hüzün gülüşüyle kavuşur.
Evin Okçuoğlu
Evin Okçuoğlu
Hiç masum olduk mu bilmiyorum
Belki bir dal bahar izi vardı gözümüzde
Ayaz fırtına yemeden çiçeğe dursun istedik
Hiç masum sevmedik mi biz
Zavallı bir adam sokak kedisini okşarken
Bir tutam çiçek vermedik mi
Masum sevgilerin simgesi
Çekip gitmedik mi kendimizden
Denize gömülmedik mi
Kulaçlar sonsuza sürerken
Hiç masum olmadık mı biz
Sızlayan yaralara dokunup
Yaralarımızdan tanış olmadık mı hiç
Evin Okçuoğlu
Uzun bir çığlık olsun bu şiirDünyalar duysun
kosmos duysun
Yüzünü örttü bebekler
Utanç içindeyiz
O kâğıtlar o maden parçaları
O yüreksiz bedenlerin
korkunç dehlizinden geçiyoruz
Ateşin düştüğü yer her yerdir
Yanan biziz yıllardır o karanlıkta
Görsün diye yüreği olanlar
Aydınlık çakıyoruz bir bir
Duysun bizi görsün halimizi
gelecekteki kardeşlerimiz
Bu dehlizde
bebek öldürüyorlar
aç bırakıyorlar
Evler yıkılıyor başımıza
Kanayan yaralar dere
Hırs ile deşiliyor toprak
O kâğıtlar o maden parçaları
Çil çil irinli kanlı sofralar
Duysun kozmosta kardeşlerimiz
Hücrelerimiz acıyor
Duysun yüreği olanlar
Gücümüzü verdik bir çığlığa
Duysun kozmos
Duysun yüreği olanlar
Evin Okçuoğlu